15 Eylül 2011 Perşembe

Eylül İşte..


Eylül... Fersude sonbaharların giriş kapısı... İlk yaz rüzgârından alınmış bir hızla savrulan düşüncelerin hoyrat hayallerin ve avare zamanların yorgunluğu kırgınlığı pejmürdeliği içinde yeniden derlenip toparlanması gereken hayatın rengi... Ve yeniden başlamanın yorgun ritmini hatırlatan yağmurlar... Bölük pörçük hatıralar kırık dökük sevinçler... Şiir kılığında gelen acı...

Eylül işte; nâm–ı diğer hüzün...

Eylül... Her şair için ayrı bir Leyla; kurşunî gelinlikler giyinip de gelen... Dilemmaların çıldırtıcı sükunu bir yanda; ve bir yanda sislerin ve buğuların ardından sökün edip yürümüş sancıların ilhamı... Katar katar uzaklaşan kuşların kanatlarına yüklenen son arzular kadar umutsuz ve beklenesi...

Eylül işte; nâm–ı diğer pişmanlık...

Bilmiyorum siz bu yazıyı okurken yağmur yağıyor olacak mı?.. Belki yapraklar savruluyordur şimdi bulunduğunuz şehirde; belki sular kararıyordur yavaş yavaş... Altın kızılı bir gurubun soyunmuş dalında çifte kumruları seyrediyorsunuz belki de... Bir sanatoryum bahçesinde gezinen uzun saçlı zayıf ve genç iki kaderdaştır belki ikindiler ve yağmurlar... Belki sizin kentin huzurludur akşamları belki de alaca düşmüş gecenin bir yüzünde siyah tırnaklarını ruhunuza geçirmeye çalışan ifritler dolaşır...

Eylül işte; nâm–ı diğer melal...

Tenha yollar aşınmış günler hayata dar gelen arzular ve kanadı kırık kuşlar... Tabiatın birden uyanıp gerçeği gören yüzü... Kıymeti bilinmeyen lezzetin çamurlara bulaşmış sarı bir acılık tarafından istilasına karşı şaşkınlık... Acıların beyhude sevinçlerin zavallı mutlulukların fanî olduğunu anlamanın dehşeti...

Eylül işte; nâm–ı diğer ölümün rengi...

Eylül... Yaşanmamış mevsimlerin en gerçeği... Uçuk benizli koşuşturmacalar yeniden kurulan defter–kitap pazarı... Eski okul çantasına kalem yerine ancak gözyaşını koyarak okula giden minik adımlar... Yoksul mahallelerde gitgide çamurlanacak karanlık sokaklar... Camlara mıhlanıp 70 yıllık muhteşem bir sükût ile yolları seyreden kırçıl hatıralar... Ciğer paresini okula eksik kitapla gönderen annenin yüreğindeki çizik... Para etse canını da verir ama...

Eylül işte; nâm–ı diğer acının mührü...

İskender PALA

6 yorum:

Ferhat Bayram dedi ki...

guzel yaziydi....

Tully dedi ki...

Teşekkürler.

Adsız dedi ki...

Güzel bir yazıymış..
Eylül hakikaten hüzün,hazan ve sarı bir ay....
evcilik-ijlal..
*Yorum ayarlarından pop-up seçeneğini işaretlersen sana daha kolay yazarız..
sevgiler..

Tully dedi ki...

Aa teşekkürler evcilik,düzelttim ayarlarımı:)Yazıyı bende sevdim ama sanırım mevsimler kayıyor Eylül'ü yeterince hissedemiyoruz:(

Vladimir dedi ki...

Eylül ile hüzün kelimesinin çok uyutuğunu düşündüm yazıyı okrken. Hüzün ayı eylün.

Tully dedi ki...

Yaz güzel ama sonbaharın büyüsü bir başka.Eylül'de bunun habercisi işte..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...