30 Nisan 2012 Pazartesi

Duyguların Rengi/ Kathryn STOCKETT

Ah ne güzel kitaptı bir bilseniz, tadına doyamadım okurken... 23 Nisan tatilinde bir solukta okudum. Hem çok eğlendim, hem de yer yer çok duygulandım.  Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen bence çok başarılı. Bu belki de cesur bir konu seçtiği için de olabilir.  60'lı yılların Amerikasın'da ırçılık, siyah ve bayaz ayrımı... Gerçi 60'lı yıllarda olmamıza gerek yok bu konu günümüzde de hala devam etmekte olduğuna inanıyorum. Gözlerimle gördüğüm için çok rahat söyleyebilirim.  2008 yazında  ben Amerika Alabama'da bir otelin çocuk klübünde çalışmaktayım, kendim esmerceyim ama o yaz okyanusun dibinde olduğumdan daha da esmerleşmişim. Bir gün çocuklarla havuzun etrafında toplanmış boyama yapıyoruz, kenarda da karaca bir meksikalı (zenci bile değil) çimleri biçiyor. Yanımda duran kızın annesi geldi ve bu senin kocan mı diye sordu:) Rahatsız olmuş hanımefendi ve kocam olmadığını öğrenince birilerine daha sonra çimleri biçmesi için şikayet etmeye gitti.  Koskoca yazda otele sadece ve sadece iki tane zenci aile geldi. Tabii o zaman ben bilmiyorum Amerika'nın en ırkçı bölgesine gittiğimi:))  Ama genel olarak Amerikalı'lar koyu tenli insanlara ikinci sınıf muamelesi yapıyorlar orası ayrı. Kitap bana iyisiyle kötüsüyle hem o yazı hatırlattı hem de 60'lı yıllara götürdü. 

Kitap biter bitmez de haftasonum çok yoğun geçmesine rağmen oturdum geceyarısı da olsa filmini izledim. Belki uykusuz olduğumdan belki de kitaptan aldığım hazzı filmde bulamadığımdan filmini beğenmedim. Imdb'de 8 puan almış olmasına da şaşırdım, sanırım yanlış bir zamanlama seçtim filmi izlemek için:)))




Neyse  uzun lafın kısası kitap süper, film bence fiyasko:))

Şarkı söylemek bir renk olsaydı o renk çikolatanın rengi olurdu. Syf/ 91

Neredeyse bir aylık mmaş kadar eden bu ayakkabıları annem almıştı. O zaman bunun ne kadar utanç verici olduğunu anladım ve utancın rengini fark ettim. Utancın rengi her zaman düşündüğüm gibi siyah değildi. Annenizin ödemek için bütün gece ütü yaptığı, yeni alınmış beyaz bir üniforma rengindeydi. Üzaerinde çamur ve benekler olmayan bir beyaz. Syf/ 198

Biz sadece iki insanız. Bizi ayıran çok fazla şey yok. Benim sandığım kadar farklı değiliz. Syf/ 537

''21.03.2012 tarihinde kitaplarım kargoyla geldiğinde bu kitabın üstüne şöyle yazmışım: Bu kitapların kargoyla gelmesini nasıl dört gözle bekledim anlatamam. Bugünkü duygumun adı heyecan ve heyecanın rengi de kesinlikle tozpembe olmalı... Tıpkı baharda tomurcuklanan çiçek gibi ve  çiçeklenmeyi bekleyen tomurcuk gibi... ''

27 Nisan 2012 Cuma

TTNET Genç Yeteneklerin Yanında!


TTNET’in “Yeteneğe Destek, Yaratıcı Ekonomiye Destek Projesi”yle, gençlerimiz yeni kariyer firsatlarını keşfediyor.

Bilişim sektörüyle tanışan gençler, aldıkları eğitimlerle iş hayatına hazırlanıyor. TTNET, Türk ekonomisine destek oluyor. Siz de bu ücretsiz eğitimler hakkında bilgi almak için hemen tıklayın.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

25 Nisan 2012 Çarşamba

Ödüllü Geç Kalınmış Mim:)

Ben biraz geç kaldım cevaplamak için ama Erencim umarım kusuruma bakmaz. Malum 23 Nisan'da biraz daha rahat tatil yapabileyim diye tatil öncesi iş bırakmamaya çalıştım. Önce iş yoğunluğu, sonra tatil derken anca fırsat bulabildim.



1) Mesleğin seni mutlu ediyor mu?
İnsanın mutlu olduğu bir işi yapması önemli, mutlu olduğum ve severek yaptığım bir işte çalışmıyorum ne yazıkki ama yine de mutlu olmak için sebeplerim var:) Bir sürü üniversite mezunu işsizken biş işim var, maaşımı zamanında alıyorum, sigortam tamdan ödeniyor gerektiğinde rahatlıkla izin alabiliyorum, cumartesi pazar çalışmıyorum eh bundan iyisi şam'da kayısı:)

2) Dilediğin meslek miydi?

Dilediğim bir meslek değildi. Anaokulu öğretmeni olmak isterdim ama gittim mühendis oldum. Keşke zamanı geriye döndürebilsek ama olanla ölüme çağre yok ne yazıkki:(  

3) Yalnız mı ilişkide yaşamayı mı tercih ediyorsun?
Yalnızlığı severim ama etrafımda insanlar da olsun isterim:) Ama beni bunaltan insanlar olunca yine kendi kabuğuma çekilmek isterim. Karışık bir durum işte:))


4) Tatsız durumlardan kaçınmak için yalan söyler misin, dürüst ol?
Çok olmasada arada pembe yalanlara başvurduğum oldu ama allah bana öyle bir yüz vermiş ki harita gibi herşey okunur yüzümden.


5) Yabancı bir dil konuşuyor musun?
İngilizce ve kendi derdimi anlatacak kadar Bulgarca.

6) Rüyandaki evde oturuyor musun? Taşınmak veye yurt dışına gitmek istiyor musun?
Rüyamdaki evde oturduğumu söyleyemem ama evimi severim. Daha büyük ve bahçeli bir evim olsun isterdim:)


7) Mobilya değiştirmeyi sever misin?
İmkanım el verdiğince değişiklik yapmayı severim.


8) Çevreye, hayvan korumaya hiç katkın var mı?
Evet, gördüğüm her hayvanı beslemeye çalışırım, çöplerimde geri dönüşüm uygularım. Öyleki apartmanın önü kediden fabrikanın önü sokak köpeklerinden geçilmez oldu:) Yakında birilerinden dayak yemezsem iyidir:))


9) Televizyon ve filmleri sever misin?
Televizyon sevmiyorum ve izlemiyorum, iletişimi öldürdüğüne inanırım. Ama film izlemeye bayılırım:)


10) Bırakmak istemediğin kötü huyların var mı?
Bazen çok suratsız olabiliyorum.


11) Loto veya benzeri şans oyunu oynar mısın?
Hayır, pek sanslı olduğuma inanmıyorum ama her yılbaşında piyango bileti alırım:))

20 Nisan 2012 Cuma

Bu Filmin Kötü Adamı Benim/ Murat GÜLSOY

Ben bu kitabı çok karmaşık buldum; bir sürü beğenen okurun aksine ben okurken çok sıkıldım. Sanki yazar kitap yazmak için konu bulamamışta roman içinde roman yapayım demiş. Bir yandan gerçek Önder'i dinlerken, diğer yandan kendi romanının içinde başka bir Önder'i dinledim. Dinlerken de acaba konu nereye varacak dedim ama hiçbir yere bağlayamadım. Sonuç yok yani. Ha kimi zaman kendimden bişeyler bulmadım mı buldum ama gereksiz ayrıntılarla beni çok boğdu. Ya da belki bu kitabı okumak için doğru zaman değildi benim için... Bilemiyorum belki de Yeşil Peri Gecesi'nden önce okusaydım böyle düşünmeyebilirdim:)

'' Acı insanın bir anda kendisinin ne mal olduğunu fark etmesidir. Her zaman zihninin derinliklerinde duran gerçekle yüz yüze gelmesidir. Düşmanlarının söylediklerinin aslında ne kadar doğru olduğunu anlamasıdır. Düzeltilmesi olanaksız hatalar yaptıktan sonra duyduğu pişmanlıktır. Kötülüğün insanı yalnızlaştırdığını idrak etmesidir. Zayıflıklarının onu ele geçirip çiğ çiğ yemesidir.'' Syf/ 168 

Ne kadar doğru bir söz değil mi?

13 Nisan 2012 Cuma

Mim:)

Öncelikle bloğunu severek takip ettiğim sevgili Eren'e çok teşekkür ederim, yine beni unutmayıp böyle keyifli bir Mim'e davet ettiği için.
Gelelim sorulara;

1.Yemek olsam ne yemeği olurdum?

Zeytinyağlı yaprak sarması olurdum, o kadar çok seviyorum ki şimdi bile ağzım sulandı:)
Kendim saramıyorum ne yazıkki pek zamanım olmuyor mutfakla ilgilenmeye ama kayınvalidem süper yapıyor daha onun gibi yapan görmedim.


2. Müzik aleti olsam ne olurdum?
Valla müzikle pek aram yok ama Çello'nun görüntüsü çok hoşuma gidiyor. Asil ve bir o kadar da muzur bir kadını andıran bir duruşu var. Her kılığa girebildiğini düşündüğüm için Çello olmak isterdim:)



3. Araba olsam hangisi olurdum?

Küçük arabaları çok severim, hepte böyle bir arabam olsun istedim. Kırmızı bir Vosvos ve üstü açılan, ufacık tefecik ama içi dolu turşucuk ve yıllar geçse bile hala adından söz ettiren bu arabadan olmak isterdim:)


4.Aylardan hangisi olurdum?

Temmuz olurdum, yazın en kıymetli ayı ve kendimi en çok mutlu hissetiğim zaman. Ayrıca doya doya denize girmek ve yaz meyvelerini patlayıncaya kadar yemek gibisi var mı...


 5.Ayakkabı olsam hangisi olurdum?

Güzel bir soru tam bir ayakkabı manyağı olduğum için bu soruda çok kararsız kaldım işte:) Ama böyle bir soru sorulmaz ki bi bayana:)
Ama illa olacaksam da bana böyle bir ayakkabı olmak isterdim...


6.Kıyafet olsam hangisi olurdum?
The Little Black Dress tabii ki:) Kurtarıcıdır, seksidir, masumdur, asildir başka söze gerek var mı?


7.Renk olsam hangisi olurdum?

Renkleri severim, o yüzden tüm renkleri bulabileceğim gökkuşağı renkleri olmak isterdim..


8.Hayvan olsam hangisi olurdum?

Kedi tabii ki:) Tembel, uykucu ve miskin bir kedi:)



9. Şu anda okuduğum kitabın 137. sayfasında ne var?
Şu anda Murat Gülsoy'un '' Bu Filmin Kötü Adamı Benim'i okuyorum ama henüz 137. sayfasına gelmedim:)

3.Resim:http://articles.portlandupside.com/2009_10_01_archive.html
4.Resim:http://www.alanyanet.com/galeri/yaz-tatili.html
5.Resim:http://www.modelleri.name/2011-2012-elisse-platformlu-nisan-ayakkabi-modelleri/
6.Resim:http://mmmmatilde.blogspot.com/2011/01/16012011.html
7.Resim:http://www.cicicee.com/cocuk-sayfa.aspx?menuId=35&sayfaId=24
8.Resim:http://nadhrahssite.webs.com/


9 Nisan 2012 Pazartesi

Yeşil Peri Gecesi/ Ayfer TUNÇ

Fikriyanım'ın dikiş makasıyla saçlarımı kökünden kesiyor. Gıkım çıkmıyor. Nihal Yenge yerde biriken saç yığınını banyo kazanına atıyor. Saçlarımın tutuşmasıyla yanık et kokusu sarıyor evi. Korkunç bir koku bu. Ölüm kokusu. O gün Fikriyanım'ın evinden kaçıyorum. Ağlayarak evimize gidiyorum. Eve vardığımda Süleyman Amca'yı annemin bacaklarının arasında buluyorum. Üç gün durmaksızın ağlıyorum. Vatuş beni nasıl susturacağını bilmiyor. Fikriyanım'ın evinden yanık saç kokusu çıkmıyor...


Bu kitabı nasıl anlatacağım bilmiyorum, öyle derin ve öyle acı ki. Kapak Kızı'nda başkaları konuştu Şebnem sustu, Yeşil Peri Gecesi'nde Şebnem konuşuyor başkaları susuyor. En iyisi susup dinlemek...

''Sevilmek istemiştim. Ömrüm sevilmek isteyerek geçmişti. Sevilmek için güzelliğimden başka verebileceğim hiçbir şeyim yoktu. Ama güzelliğimi herkes istemiyordu. İsteyenler de çabuk bıkıyorlardı. Osman yıllardır beni çok sevdiğini söylüyordu. Buna bazen inanıyordum, bazen inanmıyordum. Beni bazen gerçekten seviyor, bazen sevmiyordu. Ben de onu bazen seviyor, bazen sevmiyordum.
Sevginin kesintisiz bir şey olduğuna inanmıyordum.
Sevgi doğuyordu. Sonra birgün ölüyordu.
Ölünce hiç doğmamış gibi oluyordu.'' Syf/ 18

'' Hayatta ben en çok babamı sevdim. Ben Ali'de  babamı aradım. Babamda eski babamı aradım. Bu zimcir böyle giderken Osman bende annesini aradı. Ben kendimi annesiz  hissettiğim için anne olmaya korktum. Benden iyi bir anne çıkmamasından, kendi parçamdan yaratacağım varlığın, sefillikte beni geçmesinden korktum. Doğurmadım. Ama Osman'ın annesi oldum. Osman'ın annesi olduğum anlar bir sonraki güne uyanmama yaradı.'' Syf 286

'' İki şey hissettim. İki şeyi çok derinden hissettim.

Bir, ben orospu değilmişim meğer, bunca yıl kendime haksızlık etmişim.
Ben hayatım boyunca beni çağırana gittimse, çağıranlarda bir aşk vaadi beni çektiği için gittim, istediğim için. Oysa orospuluk çok zormuş.

İki, insanın kaybedecek ya çok fazla şeyi olmalı ya da hiçbir şeyi olmamalıymış. benim ki gibi kaybedecek az şeye sahip olmak en kötüsüymüş.'' Syf/ 304




3 Nisan 2012 Salı

Masamın Üstündekiler:)

Aslında pazar günümü  yazmak istemiştim  ama ne yazıkki çektiğim fotoğraflar elime geçmeden buraya yazmak kısmet olmayacak:( (Kardeşim sağolsun)
Blogları okurken sevgili Okuyan Kedi'nin masamın üstündekiler yazısı çok hoşuma gitti. Ne yazıkki evimde bir çalışma masam yok evlenip barklanınca böyle oluyormuş demekki:) Şimdilik evim ufak ama birgün benimde bir çalışma odam olacak:)

Sırayla başlayalım o zaman:)

Kocaman dosya olmadan olmaz değil mi:)
Kıştan kalma çantam (içini hiç sormayın..)
Atkım
Baş ağrıtan, saçlarımı yolan iş kulaklığım
Dahili telefonum
Kağıtlar
Peçete
Notluk (üzerinde bir sürü ıvır zıvır ile)
Bilgisayarım ve arkasında bir dünya eşantiyon takvim (Gün saymakla ilgili bir problemim var nedense)
Bilgisayarın önünde başka klasör ( bilgisayarı neden fotoğraflamadım bilmiyorum)


Kalemlik (içi kalemden çok tornavida dolu)
Zımba, delgeç, post-it, silgi vb. ıvırzıvırlar
İki adet el kremi
Ruj
Ayna (Arada kendimizi bayan gibi hissetmek lazım ama di mi:))
Kitabım
Hesap makinesi
İçi boş sürahi
Kağıt bardak
Plastik numune ve içinde gözlüğüm ve dakstil ( niye ikisi bir arada bilmiyorum:))
Kronometre
Giriş kartım
Telefonum (Hala bir iphone'um yok:( )
Ataç


Bende durumlar böyle işte peki sizin masanızın üstünde neler var?
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...