27 Haziran 2012 Çarşamba

Şarkını Söylediğin Zaman/ İnci ARAL

''Bilmeden dalmak sulara. Benim hayatım hangi ipliklerle dokundu? Hangi biçimlere girdim kesilip doğranarak?  
Şimdi neyim, kimim?
Ayaklarım üşüyor. Üşüyorum. Beceremedim, çürüdüm.''


Hani tadına doyamadığımız kitaplar vardır ya bu kitap aynen öyle. Bu kış annemden almıştım ama bir türlü elime alamadım baş ucumda durdu da durdu. Ne büyük haksızlık etmişim oysa... Öyle güzel, öyle derin ki, İnci Aral resmen kelimelerle dans etmiş. Zülfü Livaneli'nin kitabını okurken buna atladım ama farklı sulara dalmamışım ikisinin de kurguları farklı olmasına rağmen konuları aynı... 12 Eylül dönemi... Yarım kalmış aşklar, yaşananlar ve yaşanamayanalar... O zamanı ben hiç bilmiyorum, annemler de 89'da göç ettiğinden dolayı onlar da tanık olmamış Türkiye'nin o zamanlarına. Ama o zamanda yaşasaydım eğer ne olurdu acaba demekten kendimi alamıyorum...
Şarkını Söylediğin Zaman'ın türk filmi gibi sonu olmasına rağmen okurken boğazımın düğümlenmesini engelleyemedim... 

P.S:  Bu kitap hakkında daha fazla yazmak istemiyorum. Nedeni ise Sevgili Coraline çok güzel anlatmış, ben onun yorumunu okuyun derim...

20 Haziran 2012 Çarşamba

Güzel Bir Çekiliş

Mehmet Bulut'un yaptığı çekişi sevgili Emine Öztürk sayesinde öğrendim. Okuma listemde almayı bekleyen kitapları görünce çok sevindim. Eğer sizde benim gibi düşünüyorsanız kesinlikle sitesini  ziyaret edin derim...


15 Haziran 2012 Cuma

Aşka Şeytan Karışır/ Hande ALTAYLI

Kahperengi'nden sonra Hande Altaylı'nın bütün kitaplarını aldım. Önce Aşka Şeytan Karışır'ı daha sonra da Maraz'ı okudum. Okudukça kitapları daha önce okuduğumu fark ettim:)) Baştan aşağı tekrar okuduğum  bu kitapların sonlarını yine de hatırlayamadım... Bu noktada kendimi yedim bitirdim işte, acaba hafıza kaybına mı uğruyorum diye? Sanırım anneme gittiğimde kitaplığıma bir göz atmam gerekecek nelerim var nelerim yok diye...
   Aşka Şeytan Karışır bir solukta okunacak sade fakat bir o kadar da derin bir kitap. İnsan ilişkileri üzerine düşündürücü; aşk üzerinden insanları tanımayı, insanların neler yapabileceklerini, sınırlarını anlatıyor. Dostluk, aşk, nefret, aldamak, aldatılmak hepsini bulabilirsiniz bu kitapta...

* Günah ve sabah... Bu gerçekten de kötü bir ikilidir. Sabahlar, genellikle akşam yenilen herzeyle yüzyüze gelmenin ve hesaplaşmanın vaktidir. O yüzden vicdan azabıyla gelirler. Daha gözlerinizi açmadan önce utanç gelip çöreklerinir içinize, uyanmak istemezsiniz. Adından Allah ne verdiyse, kendinden nefret etme, kahrolma, kendini suçlama, hepsi teker teker kurulurlar yerlerine... Syf/ 49

* Hepimiz ortak bir ruhu kullanıyorduk. İyilik aynı iyilik, kötülük de aynı kötülüktü; sadece oranlar insandan insana değişiyordu. Birimiz öldürebiliyorsak, hepimiz öldürebilirdik; birimiz yalancıysa, hepimiz yalancıydık; birimiz aldatabiliyorsak, hepimiz aldatırdık. Rahibe Teresa'yla Karındeşen Jack'i ayıran çizgi aslında hiç de kalın değildi. Sonuçta özümüz aynıydı, içimizde her duygunun tohumları vardı, iyiliğin mi yoksa kötülüğün mü tohumlarının sulanacağına ise şartlar ve talih karar veriyordu. Birimizin günahı hepimizin günahıydı. Syf/ 181

13 Haziran 2012 Çarşamba

Organik Haftasonu!


Aslında bu hafta tüm bloggerların katıldığı Bebek Şenliğine katılıp takip ettiğim bloggerlarla tanışmaktı niyetim. Ama uzun zamandır eşim yazlık diye tutturduğu için boynumuz kıldan incedir diyerek tıpış tıpış peşine takıldım. Ama her hafta sonu bir dünya para vererek kahvaltı edecek yer ararken bu hafta salaklığımıza yanarak böyle organik kahvaltı ettik... Temiz havayı, kalabalık aile sofralarını özlemişim... 


Bahçeden taze sebzeler topladık... Henüz hepsi olmasa da bahçenin güzelliği bile yeterdi...


Böyle dalından toplayıp taze meyveler yemeği de ihmal etmedik:))
Anlaşıldığı üzere her pazartesi başladığım diyet haftasonu yerle bir olmuş:))

Haftasonu böyle güzel geçmesine rağmen de Pazartesi haftaya berbat başladım:((
Dilin kemiği yok derler, bu dilim başıma öyle bir dert açtı ki herhalde kırk yıl geçse kendimi affetmeyeceğim.

Ve kendime NOT:

* Öyle ulu orta herşey heryerde konuşulmaz. Dilini tutmayı öğren Tully!!!
* İnsanlar çok kötü kalpliymiş ve çıkarları uğruna, kariyer uğruna herşey yapılabilirmiş. Çok zor biliyorum ama kendinden ve yakın çevrenden başka kimseye güvenmemeyi öğrenmelisin.
* Artık 27 yaşında koskoca kadın oldun dünyaya pembe gözlüklerle bakmaktan vazgeç.

6 Haziran 2012 Çarşamba

Küçük Vahşi/ Alexandre JARDIN

Yatağımın önünde durdum. Başını belki de benimki olmuş  sayısız savaşlar yaptığım yastığa dayamış küçük bir çocuk uyuyordu. Bu çocuğu uyandırıp başına geleceklerden haberdar etmek istedim. Tabii yalan söyleyerek, çünkü gerçek dayanılmazdı. '' Seni sana doğru yönlendirecek olan öngörülmez yönlerini, sana has özelliklerini yeşertmek için hiç bıkmadan çalışacak öğretmenlerin olacak. Yetişkin olmaktan korkma. Zaman insanın en büyük dostu. Hiçbir şey değişmiyor. Hep asi kalacaksın, öfkelenmeyi ve kendine hayran olmayı hep başaracaksın. Sevgilerin hiç azalmayacak. Tutku asla eksilmez, yaşlandıkça gerçek dostluklar da fazlalaşır. Yalnızlık ve ölüm sadece çocukları korkutmak için icat edilmiş kelimeler, hiçbir anlamı olmayan terimler. Ufaklık, evlenmek başka şeylerden vazgeçmek demek değil. Her yeni gün hayatını sanki sonsuz yeni beyaz bir sayfa gibi yeniden biçimlendirecek enerjin olacak. İnan bana, her koşulda kendine saygını kolaylıkla koruyacaksın, mesleğin hiç ikiyüzlülük yapmanı gerektirmeyecek. Para insanları ayırmaz. Kalbinin hafifliğini, çoşkulu umursamazlığını kaybetmemeyi hep bileceksin. Hiçbir zaman ellerinden kaçan bir alın yazısına mahkum olmayacaksın. Yetişkinlik hoş, pek çok kadın  ve sadık dostla dolu bir şey. Orada nostalji yok, yorulmak da. Büyükler genellikle edindikleri üç beş şeyi kaybetmekten korkmazlar, sen yine gözü pek kalacaksın. Merakın, ataklığın ve arzuların seni hiç terk etmeyecek. Ve olur da bütün sana söylediklerim yanlış çıkarsa, bugün olduğun sen'e layık ol: HİÇBİR ŞEYE BOYUN EĞME.''


1 Haziran 2012 Cuma

Aşk ve Çocuk/ Maeve BİNCHY

Maeve Bincy ile tanışmam yıllar önce İtalyanca Aşk Başkadır kitabı ile olmuştu. Kendine has tarzı ile benim gönlümde yeri bambaşkadır Binchy'nin. Kitaplarını okurken sanki romanın kahramanları benmişim gibi hissediyorum. Quentins'de yemek yiyişimi, İrlanda sokaklarında yürüşümü hayal etmekten kendimi alamıyorum. Ama itiraf edeyim Aşk ve Çocuğa haksızlık ettim bu sefer. Araya Kahperengi'ni sıkıştırdım ve Aşk ve Çocuk çantamda gezip durdu. Anlayacağınız bu kitabı tadına vararak okuyamadım.  Yabancı olmadığımız bir konu ile karşılaştığım için de böyle hissetmiş olabilirim. Kitabın isminden dolayı az çok herkes tahmin edebilir zaten konusunu. Bir gün birşey olur ve hayatımız bir anda değişebilir. Bu kimi zaman iyi kimi zaman kötü birşey de olabilir. Ama hayatınızı değiştiren bir bebekse? Henüz bir çocuğum yok ama bu aralar bu fikri kendime empoze etmeye çalışırken, kendinden olmayan bir bebeği bile sevebiliyorsa ve onunla başa da çıkabiliyorsa insan tam üstüne okunacak bir kitap. Kendimi hala çocuk hissediyorken bir bebeği büyütecek cesaretimse hala yok :) Hoş kimse hazır hissetmezmiş zaten. Herkes ne kadar erken o kadar iyi diyor, belki haklılar da... Annem kırk yaşındayken ben on yedi yaşındaydım, düşününce ben kırk yaşındayken çocuğumun beş yaşında olması da hoşuma gitmezdi sanırım:) Benim için sıkıntılı bir konu anlayacağız...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...