25 Eylül 2012 Salı

ARAF


Eylül'ün gelmesiyle yavaş yavaş bizim için de film sezonu açılmış oldu.  Sezonun ilk açılışını bir Türk Filmiyle yapalım dedik ama Araf beni hayal kırıklığına uğrattı. Oysaki Venedik Film Festivaline katılmış olması beni çok heyecanlandırmıştı...

Konu olarak bildiğimiz sıradan ''Türk Filmi''. Sevgilisi olan kız gider koca adama aşık olur , ondan hamile kalır filan... Bizim oralarda buna da ''Kız aklı kaz aklı'' diye bir tabirde bulunulur. Filmin kamera çekimlerine, görsel sunumlarına hayran kaldım orası ayrı da izlemek isteyen olursa yazık boşuna paranızı harcamayın.

Kısacası hiç beğenmedim.
Zaten film esnasında millet o kadar sıkıldı ki en sonunda eşimle ben ve bir başka çift kaldı koskoca salonda.

21 Eylül 2012 Cuma

3 İDİOTS

Aslında biraz oldu bu filmi izleyeli ama hava böyle kasvetliyken ve Cuma akşamı için herhangi bir planı olmayanlar için güzel bir alternatif olabilir diye düşündüm.  Uzun zamandır keyifle izlediğim yegane filmdir kendisi. Aslında Bollywood filmleri genelde eğlenceli olur ama bunda hem eğlence hem de güzel mesajlar var. İletmek istediği mesajı o kadar güzel anlatıyor ki filmde, izlerken kendinizden geçmemeniz mümkün değil.

Üç farklı genç Hindistan'ın en ünlü mühendislik okuluna kabul edilir ve hikaye de böylelikle başlar. Arkadaşlığa, dostluğa, aşka ve iş dünyasına dair o kadar güzel mesajlar verir ki ister istemez aynayı  kendinize çevirerek kendinizle yüzleşmek zorunda kalırsınız. Para mı, aşk mı? Kariyer mi, arkadaşlık mı? Bu soruların cevaplarını o kadar güzel anlatıyor ki film, izlemeye doyamadım desem yeridir.



 Mükemmeli yakalamak için çalışırsan başarı zaten seninle olur. Ol iz well!!!

17 Eylül 2012 Pazartesi

Sinek Isırıklarının Müellifi/ Barış BIÇAKÇI

Ağaç rüzgârla sallanır, bulut bir şeye benzer sonra benzemez, at asfaltta kayıp düştüğünde ne acıdır hayat ve günler geçer...
 
Hayat; kendi kendilerini kopyalayan dev moleküllerden başka bir şey değil. Hayat dediğimiz sadece kimyadan ibaret. Periyodik tabloyu ezberlesek yeter. Evrendeki en bol iki elementin, hidrojen ile helyumun aynı zamanda en hafif iki element olması her şeyi açıklıyor zaten. Böyle hafif bir evrende anlam ne arasın? Anlam ağırdır... Dibe çöker. Falcılar bu nedenle kahvenin telvesine bakarlar.
 
İlk defa Barış Bıçakçı kitabı okuyorum yazarın kendine has üslubu olmasına ve de altını çizdiğim çok cümle olmasına rağmen kitabını çok da sevemedim. Belki de kitabın ana kahramanının gereksiz yere mutsuzlukları canımı sıktı. İyi bir işin, hoş ve başarılı bir eşin varken bu kadar mutsuzluk neye anlamış değilim. Kısa ve öz bir kitap, fazla ayrıntılarla sizi boğmuyor ama kitabın sonu da hava da kalıyor. Kitap bittiğinde bu mu yani şimdi demekten kendimi alamadım. Yani amacı neydi, ne anlatmak istedi bir türlü çözemedim.

 

12 Eylül 2012 Çarşamba

Sufle/ Aslı E.PERKER

"Güzel, kaprisli kadın gibiydi sufle; ne gün ne yapacağı belli değildi. Hiçbir kitapta işin tam kuralı yoktu. Kimse tam yirmi beş buçuğuncu dakikada fırından çıkartın diyemezdi, hiçbir fırının ısısı standart olmazdı. Her aşçı deneyerek en iyi tarifi bulabilirdi. Kendi kaplarını, kendi fırınını kullanarak, eskiterek, her biriyle defalarca didişerek."
 
 
Kitaptaki ana karakterlerin yemek yapmayı o kadar sevmeleri ve de yemek yaparken dertlerini unutmaları neredeyse bana pastane açtıracaktı:)) Yazarın içinde ufak bir aşçı varmış sanırım:)) O tariflerle, o kokularla yazarın nereden ilham aldığını çok merak ettim. Hakikaten yemek yapmak bu kadar motive edici bir duyguysa neden bana işkence gibi geliyor ki? Bir zamanlar bende yapardım, öğrenciyken filan hoşuma da giderdi ama ben o işi yapmaya zorunluysam işte o zaman çıldıracak gibi oluyorum. Kitaba gelecek olursak da (okuyanlar bilir) Maeve Binch'nin Aşk Mutfakta Pişer'i andırsa da yazarın dilini, anlatmını konudan konuya geçişlerini çok sevdim. Üç farklı hikaye ve üç farklı mutfak canavarı... Keyifle, zevkle okudum ki çabucak bitmesin.
 
Sufle yapamıyorum ama bu kitap adama böyle de Sufle aldırır işte... Yani resmen yemezsem kriz geçirecektim. Dibimizdeki Dominos sağ olsun, en azından ufak çaptaki krizimden kurtulduk ama en yakın zamanda adam akıllı bir yerde güzel bir sufle yemek istiyorum. Stop:))

 

10 Eylül 2012 Pazartesi

Bu Aralar Ben...

Bu aralar okuma ritüellerimi gerçekleştiremiyorum ve dolayısı ile bloğumu ihmal ediyorum. Okuyamıyıyorum çünkü kafamda milyon tane şey dolaşıyor. Dikkatimi verip odaklanamıyorum.
İçimde bir sürü kırgınlık ve bir sürü hayal kırıklığı var. Duygusal anlamda çok ama çok zayıf bir dönemdeyim. Hoş her zaman çok duygusaldım ya neyse... Bazen pes edesim bazen de herşeye inat edesim var. Bunun sebebi içimdeki hiç büyümeyen küçük asi ruhlu kadın. Ben bu kadını seviyorum da benden başka da kimse sevmiyor:( Neden? Çünkü kimseye uymuyor, herkesin çıkarlarına ters düşüyor.
 
 
 
 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...