30 Aralık 2011 Cuma
2011 Kitapları
Daha önce aklımda vardı ama sevgili Serrose benden önce davranıp 2011'de okuduğu kitapların lisetesini yayınlamış bile.. Ne yazık ki ben onun kadar okuyamadım:(
28 Aralık 2011 Çarşamba
2011 Bilançosu
Geçen yıl tam bu zamanlarda kendime 2011 için kendime hedefler belirledim. Bunun bana bir uçak yolculuğu sırasında bir beyefendiden yadigar kalma bir özellik olduğunu söylemeden edemeyeceğim. 2009 yılında tam bu zamanlarda yılbaşı öncesi bir uçuş yapım, niyetim kitabıma gömülmekken bu beyle sohbet etmeye başladık. Meslek, iş güç diyerek sohbet derinleşti. Sonra yeni yıl geliyor bu yıl için isteklerinden ziyede hedeflerin var mı dedi? O ana kadar hiç böyle bakmamıştım olaya. Herkesin yeni yıl için beklentileri olur ama bu beklentileri karşılamak için hedefleri olmaz. Hedef koymazsan varacağın yere ulaşman çok zor olur dedi. Nitekim haklıydı... 2010'a girerken hedeflerim kesin olmadığı için çoğu gerçekleşmedi... Bir nevi Secret diyebiliriz aslında, yani evrene iyi mesajlar gönderemedim:)
Şimdi gelelim ajandamın arkasına yazdığım 2011 için hedeflerime ve hangilerinin gerçekleştiğine..
1-) Araba satın almak.- Aldık hemde yılın ikinci yarısında satıp bir üst modeli ile yeniledik.
2-) Araba kullanmayı öğrenmek.- Öğrendim:) Ama tek başıma yola çıktığımda kayboluyorum; bütün İstanbul'u dolaşıyorum, Edirne'ye gitsem daha iyi:)
3-) Kilo vermek ve kilomu sabit tutmak- 9 kilo verdim ama sabit tutmaya gelince yazdan sonra 3 kilo aldım. Ama gerçekleştiğini söyleyebilirim:)
4-) İngilizceyi ilerletmek.- Bu konuda şansım yaver gitti, kursa gitmeyi düşünürken kurs ayağıma geldi.(Şirket sağ olsun)
5-) Denklik sınavını kazanmak.- Yurtdışında okuduğum için denklik belgem yoktu, sınavı ise çok zor. Ama kazandım ve hatta birinci oldum:)
6-) Araba satın almak için çekilen kredimizi hakkıyla ödemek ve bir miktar para birikimi yapmak.- Kredimizi ödedik ve hedeflediğim kadar olmasa da bir mikar biriktirebildim:)
7-) ALES'i kazanmak.- Sınavı geçtim fakat istediğim puanı alamadığım için yeniden gireceğim.
8-) Kendime eğlenebileceğim bir hobi edinmek.- Resim yapmaya ve blog yazmaya başladım:)
9-) Terfi almak.- Alamadım:(
10-) Yıl sonuna kadar her hafta bir kitap okumak.- Ne yazıkki 52 kitap okuyamadım, yıl sonunu şu anda okuduğum kitabı da sayarsak 32 kitap ile bitiriyorum...
Yani diyeceğim o ki 2011 kendi adıma umut verici ve başarılı geçtiğini söyleyebilirim...Aslında herşey bir araç bence. Bu iş tamamen insanın kendi kendini motive etmesi ve kendine inanması ile alakalı.Yapılamayack hiçbir şey yoktur yeterki istediğimiz şeyi yürekten isteyelim...
O zaman diyorum ki tavana 100 bin $'lık banknot asmasam da benim SECRET'ım da bu sene için gerçek oldu:)
Darısı 2012'ye...
Şimdi gelelim ajandamın arkasına yazdığım 2011 için hedeflerime ve hangilerinin gerçekleştiğine..
1-) Araba satın almak.- Aldık hemde yılın ikinci yarısında satıp bir üst modeli ile yeniledik.
2-) Araba kullanmayı öğrenmek.- Öğrendim:) Ama tek başıma yola çıktığımda kayboluyorum; bütün İstanbul'u dolaşıyorum, Edirne'ye gitsem daha iyi:)
3-) Kilo vermek ve kilomu sabit tutmak- 9 kilo verdim ama sabit tutmaya gelince yazdan sonra 3 kilo aldım. Ama gerçekleştiğini söyleyebilirim:)
4-) İngilizceyi ilerletmek.- Bu konuda şansım yaver gitti, kursa gitmeyi düşünürken kurs ayağıma geldi.(Şirket sağ olsun)
5-) Denklik sınavını kazanmak.- Yurtdışında okuduğum için denklik belgem yoktu, sınavı ise çok zor. Ama kazandım ve hatta birinci oldum:)
6-) Araba satın almak için çekilen kredimizi hakkıyla ödemek ve bir miktar para birikimi yapmak.- Kredimizi ödedik ve hedeflediğim kadar olmasa da bir mikar biriktirebildim:)
7-) ALES'i kazanmak.- Sınavı geçtim fakat istediğim puanı alamadığım için yeniden gireceğim.
8-) Kendime eğlenebileceğim bir hobi edinmek.- Resim yapmaya ve blog yazmaya başladım:)
9-) Terfi almak.- Alamadım:(
10-) Yıl sonuna kadar her hafta bir kitap okumak.- Ne yazıkki 52 kitap okuyamadım, yıl sonunu şu anda okuduğum kitabı da sayarsak 32 kitap ile bitiriyorum...
Yani diyeceğim o ki 2011 kendi adıma umut verici ve başarılı geçtiğini söyleyebilirim...Aslında herşey bir araç bence. Bu iş tamamen insanın kendi kendini motive etmesi ve kendine inanması ile alakalı.Yapılamayack hiçbir şey yoktur yeterki istediğimiz şeyi yürekten isteyelim...
O zaman diyorum ki tavana 100 bin $'lık banknot asmasam da benim SECRET'ım da bu sene için gerçek oldu:)
Darısı 2012'ye...
23 Aralık 2011 Cuma
Hikaye
Herkesin bir hikayesi var.
Ben de kendi hikayemi yazmaya çalışıyorum.
Ama düşünüyorum üniversiteye ilk başladığım o kızla bugünkü kız aynı kız mı?
Hayatımı ben yazıyorum.
Ama yazmak istediğdiğim bu muydu?
Bugün olmak istediğim yerde miyim?
O inatçı ve kesin kes kıstasları olan kızı arıyorum..
Bundan tam altı yıl önce gözümü karartıp bir sürü risk alıp uzaklara gittim okumaya.
Bir oda arkadaşı seçtim, daha ilk haftada anlaşamayacağımı anladım.
Yırttım ortalığı bu kızla kalmam diye.
Gittim müdüre böyleyken böyle dedim dilimin döndüğünce.
Yine risk alıp ilk görüşte ; kültürünü, dilini bilmediğim bir yabancı ile kalmayı tercih ettim kendi dilimden konuşan biri yerine..
O zamanki cesaretimle haklı olduğumu birkaç yıl sonra anladım.
Beğenmediğim kız ne olduğu belirsiz yollarda iken ben güzel bir arkadaşlık yaşadım.
Şimdi bugün o günkü cesaretimi arıyorum.
Çalıştığım yerde ilerisi için önümü göremezken neden hala buradayım?
Of yine daraldım. Özellikle sevdiğim insanların ufak oyunları canımı daha da yakıyor.
Yoksa havanın böyle kasvetli olması mı beni bu kadar güçsüzleştiriyor:(
12 Aralık 2011 Pazartesi
Ölümsüzler/İmmortals
Bir pazar akşamı sıcacık evinizde otururken elektrikler kesilirse sonuç ne olur?
Önce tam bir yağ deposu olan KFC yenir, ardından da bir sinema...
Bu sefer filmi ben seçmedim, hep benim dediğim olacak değil ya:)
Ne yazıkki film benim için tam bir felaketti. Zaten aksiyon, korku vb. filmleri oldum olası sevmedim, bu bir de 3D olunca siz düşünün halimi. Filmin tek albenili yanı görsellik ama benim için o da berbattı. Konu ise tam bir hayal kırıklığı...300 Spartalı andırması. Ama yanından geçmediğini söyleyebilirim. Tam bir hayal kırıklığı! Tek çekici yanına 3D'sine aldanıp gitmeyi düşünenler varsa paranızı boşa harcamayın derim.
9 Aralık 2011 Cuma
Dedemin İnsanları!!!

6 Aralık 2011 Salı
Leyla/Alexandra CAVELIUS
Uzun zaman önce okumuştum Leyla'yı hazır eşim spora gitmişken sıcacık tarçınlı yeşil çayımı aldım ve kitaplarıma göz atayım dedim. Bu kitap bende şu anda bile evimde sıcacık çayımı yudumlayabildiğim için ne kadar şanslı olduğumu hatırlatıyor. Bu kitap bana hayatın koşuşturmacasında ne kadar boş şeylere üzüldüğümüzü hatırlatıyor. Düşündürüyor, utandırıyor, acıtıyor ve hüngür hüngür ağlatıyor. Aranızda okuyup sevmeyenleriniz olabilir ama Leyla'nın yaşadıkları içime işledi benim. Öyle acı, öyle tarifsiz bir duygu ki bu hangi kelime ile anlatabileceğimi bulamıyorum bile. Biz insanlar nasıl böyle acımasız olabiliriz, nasıl başka bir insana bu derece vahşi olabiliriz? Okuduğum kitapların konularını çok fazla açıklamayı sevmiyorum amacım burada kitapların bana hisettirdiği duyguları aktarmak. Artık herkes heryerde de bulabilir zaten konu metnini. Ben daha bugün bile ne kadar boş şeylere kafa yorduğumu düşününce kendimden utanasım geliyor.
Kısacası Leyla acıdır, çok ağlatır ama okuyun acı olsa bile ruhunuza iyi gelecektir. Hayatın değerini, aldığınız nefesi, sevdiklerinizin yanında olduğunu ve sevdiğiniz şeyleri yapabildiğiniz için ne kadar şanslı olduğunuzu fark edeceksiniz.
29 Kasım 2011 Salı
Son Zamanlarda Ben...
Birkaç haftadır hiç kitap okuyamadım, malum yüksek yapıcam diye tutturdum sınava girmeye karar verdim ama iğrenç bir sınav geçirdim, sebebi değmez bir an mutluluğu diyelim. Zaten herhalde ya sınavların bana alerjileri var ya da benim sınavlara karşı alerjim var anlayamadım. Nedense artık sınav lafından nefret eder oldum. Yapmak istediklerim var ama sanırım hatayı önce kendimde aramalıyım çünkü yapmak istediklerime yeterince odaklanmıyorum. Ben çok çabuk pes edip; olumsuzluklar karşısında koruyucu zırhımı çok çabuk indiriyorum ve ben en çok kendi canımı kendim acıtıyorum.
Bu aralar keyfim de hiç yok.
Birçok sebebi var aslında bunun; kendimi ne kadar iyileştirmeye çalışsam da bir an geliyor sanki o acı hiç gitmemiş gibi.. Öyle ki en yakınınız bile sanki sizi hiç tanımamış gibi ve sizi canınızı en çok acıtan şeyle karşınızada dikiliveriyor. Boşuna değil yalnızlığı seçişim, belki de kendime kalkan yaptım bunu. Düşündüm ki belki böylece kimse canımı acıtamaz.. Bir süre, tamam uzun bir süre böyle idare ettim. Kendime bir dünya kurdum ve acı da gelse bana ben öyle mutluydum. Ama ne kadar koruyabilirsiniz ki kendinizi? Gün geliyor insan içine çıkmak zorunda kalıyorsunuz. Bu sanki bir yerde kapalı kaldıktan sonra ciğerlerinize fazla oksijen çekmek gibi... İnsanı sersemleten tökezlemesine sebep olan birşey...
Gerçeklerle yüzleşince sanırım kendi yarattığım dünyamı özledim.. Hele de sonbahar bunu bana daha çok hatırlatıyor...
Bu aralar keyfim de hiç yok.
Birçok sebebi var aslında bunun; kendimi ne kadar iyileştirmeye çalışsam da bir an geliyor sanki o acı hiç gitmemiş gibi.. Öyle ki en yakınınız bile sanki sizi hiç tanımamış gibi ve sizi canınızı en çok acıtan şeyle karşınızada dikiliveriyor. Boşuna değil yalnızlığı seçişim, belki de kendime kalkan yaptım bunu. Düşündüm ki belki böylece kimse canımı acıtamaz.. Bir süre, tamam uzun bir süre böyle idare ettim. Kendime bir dünya kurdum ve acı da gelse bana ben öyle mutluydum. Ama ne kadar koruyabilirsiniz ki kendinizi? Gün geliyor insan içine çıkmak zorunda kalıyorsunuz. Bu sanki bir yerde kapalı kaldıktan sonra ciğerlerinize fazla oksijen çekmek gibi... İnsanı sersemleten tökezlemesine sebep olan birşey...
Gerçeklerle yüzleşince sanırım kendi yarattığım dünyamı özledim.. Hele de sonbahar bunu bana daha çok hatırlatıyor...
PS: Sonbaharın bu son gününde Sweet November'ı izlemenizi tavsiye ederim. Fotoğraf filmden alıntıdır. Severek ve bıkmadan defalarca izleyeceğim yegane filmler arasında kendileri..
24 Kasım 2011 Perşembe
Öğretmenler Günü
Bizleri yetiştiren bugünlere getiren anne babalarımızın dışında en çok emeği geçen kişiler öğretmenlerimizdir. Ne yazıkki hak ettikleri değeri yeterince göremeseler de bizim kalplerimizde hala en değerli varlıklar..
Büyüsek de iş güç sahibi olsak da sizleri unutmadık.
Başta Canım Annem olmak üzere bütün öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun..
21 Kasım 2011 Pazartesi
Beni Unutma

Beni Unutma 'nın konsunu çok fazla açıklamak istemiyorum ki konusunu söyledikten sonra filmi izlemeseniz de olur. Puanına bakılacak olursa çok fazla puan alan bir film olmamasına rağmen ben filmi sevdim. O kadar ki film bittiğinde hala gözyaşlarımı tutamıyordum. Aslında son zamanların çok gözde trendi olan dram, aşk ve biraz da yeşil çam melodilerini andıran klasik romantik türk filmlerinden. Yani giderken çok fazla beklentiye girmemek gerek. Biz genel itibari ile eşimle ikimizde hangi filme gideceğimize son anda karar verir ve konusuna hiç bakmayız ki daha heyecanlı olsun ve daha çok merak uyandırsın. Böyle yaparak çok fazla beklentiye girmiyoruz ve sonucunda da hayal kırıklığına uğrama riski ortadan kalkıyor. Herşeyde de böyle değil midir zaten? Ne kadar az beklentiye girersek o kadar az hayal kırıklığına uğramış oluruz.. Son olarak kendi adıma filmeden keyif aldım, etkilendim ve en önemlisi empati kurdum. Çünkü hayat bu; hiç kimse bu benim başıma asla gelmez demesin.. Gelebilir ve birgün bir anda bütün hayatınız alt üst olabilir..
14 Kasım 2011 Pazartesi
Güllerin Duvağı/Laura FITZGERALD
Aslında bu kitabı bayram tatilinden önce bitirmiştim ama yorumlamak bu güne kısmetmiş. Tesadüfen annemde rastladığım Güllerin Duvağı anlatımı itibari ile basit bir kitap aslında. Ama konusunu nedense sevdim. Bir bayanın özgürlük arayışı.. Yapı itibari ile özgürlüğüme çok düşkünümür. Öyle sıkıya; gittiğime giydiğime karışılmasından nefret ederim. Allahtan sevgili eşim bu tür konulara hiç girmez. Aklı başında bir bayan zaten nereye gideceğini, ne giyeceğini, kimlerle arkadaşlık etmesi gerektiğini zaten bilir. Ben şanslı bayanlar arasına giriyorum. Ama bu kitap ne yazıkki İran'da yaşan zavallı hemcislerimizin baskı altında nasıl zorluklarla karşılaştıklarını gözler önüne seriyor. Şeriat kanunları yüzünden sırf kadın oldukları için dışarı çıkmaları, flört etmeleri, gülmeleri herşey suç. İşte bu nedenle bu baskıdan sıkılan İran'lı Tamila'nın özgürlüğü için Amerika'ya gitmesiyle hikayesi başlıyor. Güllerin Duvağı basit chicklit tarzı kitaplar arasında olabilecek bir kitap ama ben konusunu gerçekten çok sevdim. İran'a karşı yazılan cesaret isteyen bir kitap. Hangi kanun ya da hangi din insanın dilediği gibi yaşamasına engel koyabilir ki? Ben İslam'ın böyle bir yasaklama koyduğuna inanmıyorum. Bizim dinimiz hoşgörü dini; sana öneriler getirir ama asla bir zorlama dayatmaz. İstersen uygularsın istemezsen uygulamazsın ve uygulamadığının cezasını hiç bir kul veremez. Bunun cezasını kesecek kişi yalnızca Allah'tır. Ve din de yalnızca ve yalnızca Allah ve kul arasındadır... Bu konu ile ilgili aslında daha çok konuşabilirim ama herhangi bir tartışma konusu yaratmak istemiyorum. Bunlar sadece benim yorumlarım ve herkes istediği gibi düşünmekte ve yaşamakta özgür. İyi ki sevgili Mustafa Kemal Atatürk'ümüz Cumhuriyet'i kurdu ve iyi ki bir Cumhuriyet Ülkesiyiz... Biz gençlere düşen görev de Cumhuriyetimiz'e sahip çıkmak olmalıdır.
11 Kasım 2011 Cuma
Hasta
Bayram tatilinde sen fink fink gez sonra da gel böyle hasta ol.. Ah acısı nası çıkıyo anlatamam, evde olmak yatağıma gömülmek ve mümkünse kimseyi görmemek duymamak istiyorum.. Üstüne birde hem alttan hem üstten 20'lik diş çıkması da eklenince burnumdan geldi bu tatil benim. Şu an iş yerinde pc başında görünsem de ben bu dünyada değilim. Biri allah rızası için beni eve göndersin ve şu diş ağrılarımı geçirsin. Yanağımı hissetmemekle birlikte beynim zonkluyo resmen ya... Dilek perisi neredesin?
10 Kasım 2011 Perşembe
İzindeyiz ATA'M!!!
Bugün hepimize düşen ortak görev; ulusal değerlere, bilince, Cumhuriyet'e sahip çıkmak, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı kazanan ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kuşaklara aktarmaktır. Türk Ulusu dili, kültürü, tarihi ve saygın kimliğiyle aydınlık yarınlara el ele güçlü biçimde yürüyecektir.
Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.
4 Kasım 2011 Cuma
Kış Bahçesi/Kristın HANNAH
Süper.Süper.Süper. Tek kelime ile harika bir kitaptı..Bittiğinde sanki rüyadaydım da rüyadan uyanmışım gibi afalladım. Öyle merakla, öyle ilgiyle okudum ki bitmesini istemediğim sayısı az olan kitaplarımın arasına girmeyi başarıdı. Bu Krisitin okuyucuyu kendisine bağlamayı kesinlikle biliyor. Bir önceki kitabı Ateş Böceği Yolu'da çok güzeldi. Ama bu öyle derin etkilediki beni, nasıl anlatılır hiç bilmiyorum.
Bu hikeye beni yer yer güldürdü, yer yer ağlattı ama en çok da düşündürdü. İki kız ve bir anne ve çok gözde bir baba...Güzel bir aşk.. Peki kitap nasıl devam ediyor? Sonunu kesinle tahmin edemediğiniz, güzel bir kurgu..
Hiç sevmem tabaklarda yarım bırakılan yiyecekleri, hiç sevmem gereksiz şımarıklıkları. Ama artık daha da dikkatli olacağım bir şeyi yemeyip bırakırken. Daha dikkatli olacağım insanlara ve sevdiklerime karşı. Çünkü onlar bugün yanımızda ama yarın sabah kalktığımızda yanımızda olmayabilirler de. Sevdiğim insana daha sıkı sarılacağım, daha çok sevgimi göstereceğim. Bu kitap öyle bir kitap ki, bana ne kadar şanslı olduğumu ve hayatın ne kadar kısa olduğunu yüzüme tokat gibi çarptı.. Okudum, okudukça içim titredi ve hiç bitsin istemedim.
Bu güzel sonbahar da hazır bayram için tatil yaklaşırken alın bu kitabı ve kendinizi kaybedin. İçinizin ısınacağına ve huzurlu bir yolculuğa çıkacağınızı söyleyebilirim.
Bayramda buralarda olamayacağımdan şimdiden herkesin bayramını en içten dileklerimle kutlarım.
Sevdiklerinizle sıcacık bir bayram geçirmeniz dileğiyle..
1 Kasım 2011 Salı
Ölüm Üstadı/Arıana FRANKLIN
Bir kaç aydır okuduğum ve beni heyecanlandıran hoş bir kitaptı..
PS: Demekki neymiş annemin tarzını değiştirmesinin bir sebebi varmiş:)
31 Ekim 2011 Pazartesi
Yol Ayrımı
Üç sene önce bugün bir yol ayrımında buldum kendimi.
Kendimce karar verdim gideceğim yola..
Bugün geriye dönüp baktığımda,
yine aynı yolu seçer fakat üç sene önce değil BUGÜN seçerdim!
Üç sene uzun bir zaman...
Zamanla fark ediyor insan o yola hazır olmadığını,
Daha yapmam gerekenler olduğunu, bazı şeylerin eksik kaldığını...
Ve o yola girdiğimde tahmin edemediğim birçok zorluklarla karşılaşacağımı kim bilebilirdi ki?
Evet zorda olsa çıktım o zorluklardan.
Ama bana kim diyebilir ki hasarsız atlattığımı?
Artık ben burnunun dikine giden,
yola çıkmaya hevesli babasının küçük kızı değil;
Girdiği yoldan yara bere içinde çıkan,
yaralarını sarmaya ve hayata tutunmaya çalışan genç bir kadın oldum.
Ve bir daha o yolları aynı hevesle yürür müyüm?
Kim bilir..
20 Ekim 2011 Perşembe
Sessizlik...
Şimdi o gencecik şehitlerimizin ailelerine kim hesap verecek?
Bütün blog arkadaşlarıma katılarak bir süre yayın yapmıyorum.
Hepimizin başı sağ olsun...
19 Ekim 2011 Çarşamba
İzin Sorunsalı
Şimdi sabah sabah yine sinirlerim fırladı.. Giderek bu şirket daha da dayanılmaz bir hal almaya başladı.. Ah ben böyle mi hayal etmiştim mezun olmadan önce? Müdürüm olsun beni sevsin kollasın istedim, bana bütün bildiklerini aktarsın istedim. Ama öyle bir denize girdim ki giderek batıyorum. Değil mi ki yüzmeyi başaran kurtulur ve bir daha da sırtı yere gelmez ama öyle değilmiş.. Ben yüzmeyi başaramıyorum:( Ben burada mutsuzum ve giderek batıyorum. Sorun şu öyle sık sık izin alan biri değilim.. Geçen hafta bizim buraya yakın bir hastaneden öğle arasında göz doktoruna gitmek için izin istemiştim. (Öğle arası dikkatinizi çekerim.) Evet müdürün de hoşuna gitti bu durum ama ben ne yazıkki randevu alamadım. Neyse kalsın haftaya giderim dedim. Ama bu hafta yüzüm öyle bir sivilcelendi ki en son lisede böyle bir durumla karşılaştım. Hazır ben toptan bir gün izin alayım cildiyeye de gideyim bütün işlerimi toptan halledeyim dedim. Bugün öğlen yurtdışına çıkacakları için gittim sabahtan izin almaya. Dedim böyleyken böyle, ee sen geçen hafta gitmeyecek miydin? Bende randevu alamadım dedim. Hımm bizim falancanın orda tanıdığı var o sana randevu alır! Ama aptallık bende şirketi ben kurtaracağım sanki öğle arasında gidip gelirmişim. Millet çok çalışır dinlenmesi gerekir kafa tatiline çıkar, yok arkadaşı gelir gezdirmeye gider, yok mobilyacısı gelir evde olması gerekir, yokta yok bizim şirtkette.. Ama bize gelince gerçekten yok!
Ee şimdi az önce geldi müdür ben çıkıyorum diye ve izin kağıdını da imzaladı ama bu benim sinirlerimin yatışmasına yetmedi işte!!! İlk iş yerim olduğu için başka yer bilmiyorum, acaba her yer mi böyle? Yoksa ben fazla mı takıyorum herşeyi? İki sene oldu ama hala alışamadım, böyle samiyetsiz ve yüzüne gülüp arkanadan bu da ne salak diyen birilerine alışamayacağım sanırım...
17 Ekim 2011 Pazartesi
Elif/Paulo COELHO
Üzülerek söylüyorum bu kitap beni çok baydı ve daha fazla devam edemeyeceğime karar vererek kitabın sonunu getiremedim. (Ve bunu kendi adıma utanç ilan ediyorum.) Belki ilerleyen zamanlarda tekrar okuma gafletinde bulunabilirim. Bu kitap için hem çok güzel hem de çok kötü yorumlarda bulunulmuştu. Benim yorumum da ne yazıkki kötülere eklenecek. Özellikle ön yargı ile yaklaşmamaya dikkat ettim ama Paulo Coelho yine beni hayal kırıklığına uğrattı. Beğenenler mutlaka yorumuma kızacaktır fakat ben bu kitaptan kendim için bir mesaj alamadığımı söylebilirim. Ne yazıkki bir daha Paulo Coelho kitabı kütüphaneme eklenmeyecek. Sanırım mistizm ya da içsel yolculuk bana göre değil ya da ben yakın değilim bu tür konulara.. Benim gibi düşünenler varsa derim ki bu kitapla hiç boşa zaman kaybetmeyin.. Yok bi bakmış Elif olmuş yok karısını hem severmiş ama Hilal'le yaşadığı Elif'in etksinden kurtulamamış da.. Hadi be koca adam gencecik kızın büyüsünden kurtulama sonra da git adına Elif de... Kitabın içinde altı çizilesi cümleler de sizi kandırmasın. Malesef konusu ofsayt......
Not: Belki ben bu kitap için doğru zamanlama yapamadım ama çok sıkıldığım belli. O yüzden bir sonraki kitabım bana biraz heyecan katması açısından gerilim romanı olacak..
Not: Belki ben bu kitap için doğru zamanlama yapamadım ama çok sıkıldığım belli. O yüzden bir sonraki kitabım bana biraz heyecan katması açısından gerilim romanı olacak..
14 Ekim 2011 Cuma
Bazen..
* Bazen neden fazla konuşup boş boğazlık yaptığımı anlamıyorum?
* Bazen neden merakıma yenik düştüğümü anlamıyorum?
* Bazen insanların da kendi içlerine kapanabileceklerini düşünemeyip düşüncesizlik yaptığımı anlamıyorum?
* Bazen neden bu sıkıcı iş yerinde çalıştığımı anlamıyorum?
* Bazen neden beni mutsuz eden bir ortamda hala kalmaya devam ettiğimi anlamıyorum?
* Bazen neden bu kadar uyuz biri olduğumu anlamıyorum?
* Bazen bu dünyanın neden bana dar geldiğini anlamıyorum?
Bazen kendimden nefret ediyorum!!!
* Bazen neden merakıma yenik düştüğümü anlamıyorum?
* Bazen insanların da kendi içlerine kapanabileceklerini düşünemeyip düşüncesizlik yaptığımı anlamıyorum?
* Bazen neden bu sıkıcı iş yerinde çalıştığımı anlamıyorum?
* Bazen neden beni mutsuz eden bir ortamda hala kalmaya devam ettiğimi anlamıyorum?
* Bazen neden bu kadar uyuz biri olduğumu anlamıyorum?
* Bazen bu dünyanın neden bana dar geldiğini anlamıyorum?
Bazen kendimden nefret ediyorum!!!
Geçmişe Yolculuk..
Günlerden Cuma ve hava da dışarıda fink atılamayacak kadar puslu.. Böyle bir günün akşamında alın sevdiceğinizi yanınıza ve geçmişe bir yolculuk yapın... Ben dün akşam yaptım ve filmin sonunda gülümsüyordum. Evet kabul etmeliyim ki imdb'den 8.0 puan alacak kadar iyi olduğunu söyleyemem, sizi çok etkisinde kalacak kadar çarpmıyor da..
Ama kendine bağlayan farklı bir büyüsü olduğunu söyleyebilirim.
Ah! Lâcivert bir yağmur yağıyor Paris'e.
Ve lâcivert bir tango dudaklarımda.
Seine nehri, hüzünlü kızım benim.
Tül bir perde sermişler toprağa, Paris olmuş...
Ve lâcivert bir tango dudaklarımda.
Seine nehri, hüzünlü kızım benim.
Tül bir perde sermişler toprağa, Paris olmuş...
12 Ekim 2011 Çarşamba
Herşey Bizde..
Kendimi her zaman mutlu hissederim. Neden biliyor musun?
Çünkü kimseden birşey ummam. Beklentiler daima yaralar.
Hayat kısadır. Öyleyse hayatınızı sevin..
Sadece kendiniz için yaşayın ve;
Konuşmadan önce dinleyin,
Yazmadan önce düşünün,
Harcamadan önce kazanın,
Dua etmeden önce bağışlayın,
İncitmeden önce hissedin,
Nefret etmeden önce sevin,
Vazgeçmeden önce çabalayın,
Ölmeden önce yaşayın..
'' Shakespeare ''
10 Ekim 2011 Pazartesi
Yağmurlu Bir Gün ve Sınav Gerçeği..
Teşekkürler Türkiye!!!
7 Ekim 2011 Cuma
Görünmeyen/Paul AUSTER
Paul Auster... Bu yazarla tanışmam geçen yıl Sunset Park ile oldu..Yazarın anlatım biçimini çok beğendiğimi özellikle söylemeden edemeyeceğim. Daha önce hiç bir yazarda görmediğim değişik bir tınısı var..Görünmeyen'i kurgu olarak iç içe karakterlerin anlatımı olarak beğendim. Benim tek takıldığım ve hayal krıklığına uğradığım nokta ise kitap bittiğinde hadi ya böyle mi bitti şimdi bu kitabın sonu oldu. Ve bence bu da kitaba ve yazara hiç yakışmadı.. Kitabın konusuna gelecek olursak Adam Walker adında bir gencin karmaşık hayat hikayesi diyebiliriz. Gerçek olup olmadığını ya da gerçekte de böyle şeylerin olup olmadığını merak ettim doğrusu. Ama kitabı okuyacak varsa özellikle on sekiz yaş üstü bir kitap diyebilirim . Ya da ensest ilişkileri kaldırabilecek karakterde kişiler okusun diye öneride bulanabilirim. Çünkü herkesin kaldırabileceği bir kitap değil. Yine ya da biz türk halkının diyebilirim.. Söylemlere göre Görünmeyen yazarın en iyi kitabı. Sadece iki kitabını okumama rağmen bence Sunset Park bundan çok daha güzeldi. Ama konu ve kurgu olarak çarpıcı olduğu için eleştirmenler tarafından böyle bir yorumda bulunulmuş olabilir. Özellikle kitap bittiğinde sizi düşündürüyor. Okursanız kitabın sonunun havada kalmasına rağmen pişman olmayacağınızı söyleyebilirim. Tek kelime ile sevdim ben bu kitabı:)
İp ucu vermeyi sevmiyorum ama altını çizdiğim bir kaç cümle ekleyebilirim:)
Hayat, oyalanmakla vakit kaybedilemeyecek kadar kısa. Syf/22
Birinin sizi sevdiğini öğrendiğiniz zaman sizin de ilk tepkiniz onu sevmek olur. Syf/44 Acaba öyle mi?
Gerçek aşk, diyor, zevk almaktan olduğu kadar zevk vermekten de haz duymaktır... Syf/113
Ve aklı ve deliliği ve aptallığı öğrenmek için ömrü verdim...Syf/156
Dünya yıkıldı, dünya yeniden topralandı, ben de kör topal yoluma devam ettim. Syf/193
İp ucu vermeyi sevmiyorum ama altını çizdiğim bir kaç cümle ekleyebilirim:)
Hayat, oyalanmakla vakit kaybedilemeyecek kadar kısa. Syf/22
Birinin sizi sevdiğini öğrendiğiniz zaman sizin de ilk tepkiniz onu sevmek olur. Syf/44 Acaba öyle mi?
Gerçek aşk, diyor, zevk almaktan olduğu kadar zevk vermekten de haz duymaktır... Syf/113
Ve aklı ve deliliği ve aptallığı öğrenmek için ömrü verdim...Syf/156
Dünya yıkıldı, dünya yeniden topralandı, ben de kör topal yoluma devam ettim. Syf/193
6 Ekim 2011 Perşembe
Yeni Kitaplar
Mesleki eğitim kitaplarının fiyatları genelde pahalıdır, bende de huy bunların fotokopisi yada korsanları bende olmamalı. Kitapyurdu'nda indirime girdiğini görünce ki girmese de almam gerekliydi bana çok iyi geldi.
Babalar ve Oğullar'dan sonra neden Babalar ve Kızlar yokki diye düşünürken bu kitapla karşılaştım. Bir çok kişiden babalarına yazmış oldukları mektuplardan oluşmakta kitap ve merak içindeyim ama okumam gereken kitapları düşündükçe moralim bozuluyor:(
Elif'in methini ise çok duydum , birçok blogda da olumlu yorumlar görünce dayanamadığımı itiraf etmeliyim:)
Bin Muhteşem Güneş ve Yüz Yıllık Yalnızlık benim okumakta geç kaldığım kitaplar.. Bir an önce bunları okumam gerektiğini düşünüyorum.
Ve kişisel gelişim.. Gerçi oldum olası kişisel gelişim kitaplarından hoşlanmadım. Bana tamamen yapmacık geliyor. Şöyle yaparsanız şöyle mutlu olursunuz, böyle yaparsanız şöyle zengin olursunuz.. Ama bu NLP'nin biraz farklı bir yöntem olduğunu duyunca merakıma yenik düştüm sanırım:(
Bunlarda daha önce almış olduğum kitaplar... Şu anda Görünmeyen'i okumaktayım. Demekki bunlardan birini eksiltebiliriz:)
Ve öncekilerle yenileri birleşince de okumam gereken kitaplar bu kadar oldu.. Fotoğrafını çekemediğim ve henüz okumadığım birkaç tane annemde ve birkaç tane de arkadaşımda olan kitaplarım daha var..Ve aklımda kalan birçok kitap daha olduğunu söylemeliyim:( Peki tüm bunları acaba ben ne zaman okuyabileceğim? Neden daha çok zaman yok ki?
4 Ekim 2011 Salı
Bitirdim:)
En sonunda diyorum en sonunda bitti..O yüzden bunu kendi adıma başarı olarak ilan ediyorum.. Bu puzzle'ın sağ olsun hikayesi nihayet son buldu.. Çok gezdi zavallım.. Daha okuldayken almıştım kendilerini başladım sıkıldım bıraktım. Sonra sevgili eşim (o zamanlar sevgilim:)) ziyeretime geldiğinde tekrar başladık o gitti yine yarım kaldı. Sonra okul bitti kendileri yarım kalamayacağına göre (o zamanlar puzzle halısı yoktu) söküldü benimle eve geldi. Sonra araya başka puzzlelar girdi bunun boynu bükük kaldı, yine bitirilemedi:( Sonra evlendim, benimle birlikte yine taşındı zavallım.. En nihayetinde evlendikten iki sene sonra bitebildi kendileri:) Boş odada tozlanmaya yüz tutmaya ramak kalmışken önceki haftalarda kendilerini fark etmemle birlikte şu gördüğünüz hale gelmiştir kendileri:))) Ama çaktırmayın siz o karışıklıkta 2 taşı kaybolmuş, kenarında olduğu için onu fotoğrafa almadım ne yazıkki. Şimdi postadan eksik taşları beklemekteyiz kendisiyle birlikte daha sonraları ise kendisi bir kraliçe gibi duvarımı süsleyecek:) Şimdi sırada başka bir kraliçe var..Bakalım bunun hikayesi ne zaman son bulacak?
İlk Mim
Sevgili Darla sayesinde ilk Mim'imi almış bulunuyorum.. Madem sormuş bize de yanıtlamak düşer:) Mim konusu Lüsklerimiz olunca bir türlü karar veremedim ne yazsam diye..Malum biz bayanların birçok lüksü var:))
Öncelikle kahveye hiç hayır diyemiyorum. Sade türk kahvesini hiçbir şeye değişmem. Hatta bu konuda o kadar da katıyım sakın olaki bana biryerde yanlışlıkla şekerli kahve getirmesinler:)
Sonra da ayakkabılar.. Ayakkabı düşkünlüğüm hiç azımsanmayacak derecede. Gerçi günlük olarak giydiğim ayakkabı sayısı bellidir ama yine de alırım yeterki o güzellikler benim olsun:)
Kitaplar..Annemin bana kattığı çok güzel bir lüks. Gerçi buna lüks diyemem çünkü bu benim için artık bir alışkanlık..Çantamda mutlaka bir kitap olur. Otobüste, serviste, cafe de heryerde kitap okuyabilirim...
Çikolata..Eğer şanslıysam şöyle gerçek bitter çikolataysa isterse diyette olayım bozarım. Bu gerçek bir lüks işte:)
Ve günün yorgunluğunu atmaya bire bir gelen sıcak bir banyo.. Suyun sakinleştirici özelliği olduğuna inanırım..Saatlerce suyun altında kalabilirim, ne yazıkki zaman yetersiz olduğundan herşeye işte bu benim için tam bir lüks..
Şimdi birilerini mimlemek gerek sanırım:)
1- Aysstyle
2-Eleni'nin arka bahçesi
3-Evcilik
4-Baykuş Gözüyle
Öncelikle kahveye hiç hayır diyemiyorum. Sade türk kahvesini hiçbir şeye değişmem. Hatta bu konuda o kadar da katıyım sakın olaki bana biryerde yanlışlıkla şekerli kahve getirmesinler:)
Sonra da ayakkabılar.. Ayakkabı düşkünlüğüm hiç azımsanmayacak derecede. Gerçi günlük olarak giydiğim ayakkabı sayısı bellidir ama yine de alırım yeterki o güzellikler benim olsun:)
Kitaplar..Annemin bana kattığı çok güzel bir lüks. Gerçi buna lüks diyemem çünkü bu benim için artık bir alışkanlık..Çantamda mutlaka bir kitap olur. Otobüste, serviste, cafe de heryerde kitap okuyabilirim...
Çikolata..Eğer şanslıysam şöyle gerçek bitter çikolataysa isterse diyette olayım bozarım. Bu gerçek bir lüks işte:)
Ve günün yorgunluğunu atmaya bire bir gelen sıcak bir banyo.. Suyun sakinleştirici özelliği olduğuna inanırım..Saatlerce suyun altında kalabilirim, ne yazıkki zaman yetersiz olduğundan herşeye işte bu benim için tam bir lüks..
Şimdi birilerini mimlemek gerek sanırım:)
1- Aysstyle
2-Eleni'nin arka bahçesi
3-Evcilik
4-Baykuş Gözüyle
3 Ekim 2011 Pazartesi
Babalar ve Oğullar/TURGENYEV
Ne güzeldir baba ve oğul, baba ve kız olmak olmak.. Hayatlarımızda ne de güzel yerleri vardır.. Her zaman annelerimiz ön planda olmuştur ama babaların yeri ap ayrıdır. Turgenyev'in 1862'de kaleme aldığı Babalar ve Oğullar'ın en önemli özelliği nihilizm ve kuşaklar arası çatışmayı ele almasıdır. Kitabın bendeki versiyonu eski olmasından ve belki çevirisinden dolayı okurken zaman zaman bunaldım ama kesinlikle okunacaklar arasına girmeli bu kitap.. Belki kitap severlerin çoğu okumuşur ama ne yazıkki ben biraz geç kalmışım diyorum kendi kendime.. Baba ve oğul olmak güzel bir tablo olmuştur hep gözümde. Ama zamana yenik düşen de var bu tablo da zamana karşı duran da.. Zaman dediğimiz olay ne yazıkki bizleri kuşak çatışmasıyla tanıştırıyor. Herkes de mi böyledir bilinmez ama Turgenyev yıllar öncesi bunu fark edip çok da güzel kaleme almış.
Ben babamın oğlu değil kızıyım, oğlu da var gerçi ama :)
Babayla oğul olmak güzel de babayla kız olmak daha da güzel bence....
29 Eylül 2011 Perşembe
Yükselmek?
Şimdi mezun olduktan sonra kariyer hayatıma başlayalı tam tamına iki yıl altmış iki gün oluyor. Geldiğimden beri masa üstü takvimimin üstünü geçen hergün için çiziktiririm. Neden böyle yaptığımı da hala çözebilmiş değilim. Ama sanırım kendimi burada hapsolmuş gibi hissettiğimden olabilir. Tamam mesleğim güzel, geleceği de var ama gel gör ki geçen günler, aylar, yıllar bana şimdiki bu canlılığımı hissetirebilecek mi? Geldiğimden bu yana bir çok şey değişti, gelen de oldu giden de... Çoğu kişiler geldikleri yere yağcılıkla geldiler (yani halen daha görmüş değilim bilek gücü ile gelenini..) Gidenlerin çoğu da burada kendilerine bir gelecek göremedikleri için gitti.. Şimdi bu iki yılın sonunda ben anlamış oluyorum ki ne becerebilirim birilerine yağcılık yapmayı ne de hayatıma bu kelimeyi sokabilirim. Sizce halen daha bu şirkette bana bir gelecek var mıdır? Ben böyle düşüne dururken demekki birilerine kendimi sevdirmişim. Bahsetmek istediğim yükselmek değil de birilerinin kalbine yükselmişim diyebilirim. Aramıza katılması çokda eski olmamakla beraber yine ayrılma kararı veren kariyer hayatında çok tecrübeli birinden bugün ufak ama içimi ısıtacak kadar şeker bir hediye aldım. Bazen hediye almak, sevildiğini hissetmek ne kadar da mutlu edermiş meğerse insanı...Sanırım bu iki yılın sonunda anlamış oluyorum ki herşey kariyer değil, önemli olan adını yıllar sonra da hatırlayabilecek birilerine sahip olmakmış.. Ama yine de ben hala gün saymaya devam edeceğim sanırım.. Kariyerimde söz sahibi olmak için biraz daha buna katlanmak gerektiği hissediliyor...
27 Eylül 2011 Salı
Sana..
Yazdıklarımı hiç okumadın ya da bana belli etmedin. Zaten hep öyle değil misin şımarırım diye bana çoğu duygunu göstermezsin. Ama bilirim ki seversin beni değil mi? Hala şaşırım biz iki zıt karakter bunca yıldır nasıl birlikteyiz diye.. Sen deli dolu yerinde duramayan, bense huysuz bir cadı oldum hep.. Zaten hep bu huysuzluğum yüzümden herkes hep seni daha çok sevmedi mi? Sevdi ama kimse seni benim kadar çok sevmedi, sevemezde!! Ama o liseli kızken bu kadar huysuz değildim sanırım? Hayat mı yordu da ben bu kadar huysuzlaştım? Bilinmez.. Ama bildiğim birşey var o da karlar altında elini tuttuğum ilk gün biliryordum seninle aynı yolda yürüyeceğimi... Acı tatlı ne çok şeyi paylaştık birlikte.. Birlikte çocuk olduk, birlikte büyüdük biz.. Hayata birlikte adım attık! Sen benim hep ilklerim oldun. On yıl oldu birlikteyiz, bugün de tam iki yıl oldu aynı yastığa baş koyuyoruz.. Umarım saçlarımıza ak düştüğünde de birbimize bu denli bağlı oluruz.. Aynı bu resimdeki gibi yaşlanmak dileğiyle bitanem..
26 Eylül 2011 Pazartesi
Fazla Söze Gerek Yok:)

İki tık tık yapalım ki nazar değmesin:)
22 Eylül 2011 Perşembe
Cariyenin Kızı Mihrimah/Demet ALTINYELEKLİOĞLU
Kendi adıma diyebilirm ki ne Sultan olmak isterdim ne de Prenses..Gayet zor bir hayatları olduğu kesin. Hele ki özgürlüğüme bunca düşkünken kendimi saraylar içinde hapsolmuş ipekler içinde hayal edemiyorum:)
Son olarak;
''Al yeşil bayraklı gemilerle kanatlanmak isterim. Yelkenlerin rüzgarla dolmasını görmek...Rüzgarda saçlarımı uçurmak...Ak kuşlarla yarışmak...Küreklerin şıpırtısını duymak isterim. Sıçrayan köpükler yüzümü yıkasın isterim.'' Syf/152
diyerek böyle bir özgürlüğe herkesin sahip olmasını dilerim...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)