31 Ekim 2011 Pazartesi

Yol Ayrımı


Üç sene önce bugün bir yol ayrımında buldum kendimi.
Kendimce karar verdim gideceğim yola..
Bugün geriye dönüp baktığımda,
 yine aynı yolu seçer fakat üç sene önce değil BUGÜN seçerdim!
Üç sene uzun bir zaman...
Zamanla fark ediyor insan o yola hazır olmadığını,
Daha yapmam gerekenler olduğunu, bazı şeylerin eksik kaldığını...
Ve o yola girdiğimde tahmin edemediğim birçok zorluklarla karşılaşacağımı  kim bilebilirdi ki?
Evet zorda olsa çıktım o zorluklardan.
Ama bana kim diyebilir ki hasarsız atlattığımı?
Artık ben burnunun dikine giden,
yola çıkmaya hevesli babasının küçük kızı değil;
Girdiği yoldan yara bere içinde çıkan,
yaralarını sarmaya ve hayata tutunmaya çalışan genç bir kadın oldum.

Ve bir daha o yolları aynı hevesle yürür müyüm?
Kim bilir..

20 Ekim 2011 Perşembe

Sessizlik...


Şimdi o gencecik şehitlerimizin ailelerine kim hesap verecek?

Bütün blog arkadaşlarıma katılarak bir süre yayın yapmıyorum.

Hepimizin başı sağ olsun...


19 Ekim 2011 Çarşamba

İzin Sorunsalı



Şimdi sabah sabah yine sinirlerim fırladı.. Giderek bu şirket daha da dayanılmaz bir hal almaya başladı.. Ah ben böyle mi hayal etmiştim mezun olmadan önce? Müdürüm olsun beni sevsin kollasın istedim, bana bütün bildiklerini aktarsın istedim. Ama öyle bir denize girdim ki giderek batıyorum. Değil mi ki yüzmeyi başaran kurtulur ve bir daha da sırtı yere gelmez ama öyle değilmiş.. Ben yüzmeyi başaramıyorum:( Ben burada mutsuzum ve giderek batıyorum. Sorun şu öyle sık sık izin alan biri değilim.. Geçen hafta bizim buraya yakın bir hastaneden öğle arasında göz doktoruna gitmek için  izin istemiştim. (Öğle arası dikkatinizi çekerim.) Evet müdürün de hoşuna gitti bu durum ama ben ne yazıkki randevu alamadım. Neyse kalsın haftaya giderim dedim. Ama bu hafta yüzüm öyle bir sivilcelendi ki en son lisede böyle bir durumla karşılaştım. Hazır ben toptan bir gün izin alayım cildiyeye de gideyim bütün işlerimi toptan halledeyim dedim. Bugün öğlen  yurtdışına çıkacakları için gittim sabahtan izin almaya. Dedim böyleyken böyle, ee sen geçen hafta gitmeyecek miydin?  Bende randevu alamadım dedim. Hımm bizim falancanın orda tanıdığı var o sana randevu alır! Ama aptallık bende şirketi ben kurtaracağım sanki öğle arasında gidip gelirmişim. Millet çok çalışır dinlenmesi gerekir kafa tatiline çıkar, yok arkadaşı gelir  gezdirmeye gider, yok mobilyacısı gelir evde olması gerekir, yokta yok bizim şirtkette.. Ama bize gelince gerçekten yok!
Ee şimdi az önce geldi müdür ben çıkıyorum diye ve izin kağıdını da imzaladı ama bu benim sinirlerimin yatışmasına yetmedi işte!!! İlk iş yerim olduğu için başka yer bilmiyorum, acaba her yer mi böyle? Yoksa ben fazla mı takıyorum herşeyi? İki sene oldu ama hala alışamadım, böyle samiyetsiz ve yüzüne gülüp arkanadan bu da ne salak diyen birilerine alışamayacağım sanırım...

17 Ekim 2011 Pazartesi

Elif/Paulo COELHO

Üzülerek söylüyorum bu kitap beni çok baydı ve daha fazla devam edemeyeceğime karar vererek kitabın sonunu getiremedim. (Ve bunu kendi adıma utanç ilan ediyorum.) Belki ilerleyen zamanlarda tekrar okuma gafletinde bulunabilirim. Bu kitap için hem çok güzel hem de çok kötü yorumlarda bulunulmuştu. Benim yorumum da ne yazıkki kötülere eklenecek. Özellikle ön yargı ile yaklaşmamaya dikkat ettim ama Paulo Coelho yine beni hayal kırıklığına uğrattı. Beğenenler mutlaka yorumuma kızacaktır fakat ben bu kitaptan kendim için bir mesaj alamadığımı söylebilirim. Ne yazıkki bir daha Paulo Coelho kitabı kütüphaneme eklenmeyecek. Sanırım mistizm ya da içsel yolculuk bana göre değil ya da ben yakın değilim bu tür konulara.. Benim gibi düşünenler varsa derim ki bu kitapla hiç boşa zaman kaybetmeyin.. Yok bi bakmış Elif olmuş yok karısını hem severmiş ama Hilal'le yaşadığı Elif'in etksinden kurtulamamış da.. Hadi be koca adam gencecik kızın büyüsünden kurtulama sonra da git adına Elif de... Kitabın içinde altı çizilesi cümleler de sizi kandırmasın. Malesef konusu ofsayt......

Not: Belki ben bu kitap için doğru zamanlama yapamadım ama çok sıkıldığım belli. O yüzden bir sonraki kitabım bana biraz heyecan katması açısından gerilim romanı olacak..

14 Ekim 2011 Cuma

Bazen..

* Bazen neden fazla konuşup boş boğazlık yaptığımı anlamıyorum?
* Bazen neden merakıma yenik düştüğümü anlamıyorum?
* Bazen insanların da kendi içlerine kapanabileceklerini düşünemeyip düşüncesizlik yaptığımı anlamıyorum?
* Bazen neden bu sıkıcı iş yerinde çalıştığımı anlamıyorum?
* Bazen neden beni mutsuz eden bir ortamda hala kalmaya devam ettiğimi anlamıyorum?
* Bazen neden bu kadar uyuz biri olduğumu anlamıyorum?
* Bazen bu dünyanın neden bana dar geldiğini anlamıyorum?

Bazen kendimden nefret ediyorum!!!

Geçmişe Yolculuk..



Günlerden Cuma ve hava da dışarıda fink atılamayacak kadar puslu.. Böyle bir günün akşamında alın sevdiceğinizi yanınıza ve geçmişe bir yolculuk yapın... Ben dün akşam yaptım ve filmin sonunda gülümsüyordum. Evet kabul etmeliyim ki imdb'den 8.0 puan alacak kadar iyi olduğunu söyleyemem, sizi çok etkisinde kalacak kadar çarpmıyor da..
Ama kendine bağlayan farklı bir büyüsü olduğunu söyleyebilirim.

Ah! Lâcivert bir yağmur yağıyor Paris'e.
Ve lâcivert bir tango dudaklarımda.
Seine nehri, hüzünlü kızım benim.
Tül bir perde sermişler toprağa, Paris olmuş...

                                                       ''Özkan Mert''

12 Ekim 2011 Çarşamba

Herşey Bizde..



Kendimi her zaman mutlu hissederim. Neden biliyor musun?
Çünkü kimseden birşey ummam. Beklentiler daima yaralar.
Hayat kısadır. Öyleyse hayatınızı sevin..
Sadece kendiniz için yaşayın ve;
Konuşmadan önce dinleyin,
Yazmadan önce düşünün,
Harcamadan önce kazanın,
Dua etmeden önce bağışlayın,
İncitmeden önce hissedin,
Nefret etmeden önce sevin,
Vazgeçmeden önce çabalayın,
Ölmeden önce yaşayın..
                                                                                                                             
 '' Shakespeare ''

10 Ekim 2011 Pazartesi

Yağmurlu Bir Gün ve Sınav Gerçeği..


Yağmuru severim ve yağmurun yarattığı rehaveti daha çok severim ama dün nefret ettim.  İnsan pazar günü ve yağmurlu bir sabahta ne yapar? Tabii ki miskin kediler gibi uyur. Ama ben ne yaptım? Kariyer uğruna yollarda perişan oldum. Yüksek lisans uğruna girmek zorunda olduğum yabancı dil sınavına gittim. Ve Türkiye'nin hala çözülememiş eğitim ve sınav sistemiyle karşı karşıya kaldım. Bu ne rezilliktir anlatamam! Tamam telefonla girilemez anladıkta; küpe, yüzük, tel toka, bozuk para, getirdiğin kalem silgiye  ne olur? Kalemlerimle silgilerimi zaten attılar biz veriyoruz diye.. Küpeler ve yüzük çıkacak dediler.. Eee peki ben bunları nereye koyacağım?  Bizi ilgilendirmez! Cevaba bak? Sonra erkek güvenlik görevlisi emanetçi var oraya bırakabilirsiniz dedi. Herşeyi ticarete dökmüşsünüz oraya bırakmaktansa sınava girmem daha iyi dedim. Sonra telefonla az önce gönderdiğin kocanı gerisin geri ararsın, yağmur altında biraz daha ıslanırsın küpe yüzük ve bozuk paralarını vermek için ve sonra da sınava geç kalırısın. Geç girdiğin sınava yanlış yerden başlarsın yarım saat sonra fark ettiğin gerçeği düzeltmeye uğraşırken moralin bozulur ve sınavdan kalacağını fark edersin..

Teşekkürler Türkiye!!!

7 Ekim 2011 Cuma

Görünmeyen/Paul AUSTER

Paul Auster... Bu yazarla tanışmam geçen yıl Sunset Park ile oldu..Yazarın anlatım biçimini çok beğendiğimi özellikle söylemeden edemeyeceğim. Daha önce hiç bir yazarda görmediğim değişik bir tınısı var..Görünmeyen'i kurgu olarak iç içe karakterlerin anlatımı olarak beğendim. Benim tek takıldığım ve hayal krıklığına uğradığım  nokta ise kitap bittiğinde hadi ya böyle mi bitti şimdi bu kitabın sonu  oldu. Ve bence bu da kitaba ve yazara hiç yakışmadı.. Kitabın konusuna gelecek olursak Adam Walker adında bir gencin karmaşık hayat hikayesi diyebiliriz. Gerçek olup olmadığını ya da gerçekte de böyle şeylerin olup olmadığını merak ettim doğrusu. Ama kitabı okuyacak varsa özellikle on sekiz yaş üstü bir kitap diyebilirim . Ya da ensest ilişkileri kaldırabilecek karakterde kişiler okusun diye öneride bulanabilirim. Çünkü herkesin kaldırabileceği bir kitap değil. Yine ya da biz türk halkının diyebilirim.. Söylemlere göre Görünmeyen yazarın en iyi kitabı. Sadece iki kitabını okumama rağmen bence Sunset Park bundan çok daha güzeldi. Ama konu ve kurgu olarak çarpıcı olduğu için eleştirmenler tarafından böyle bir yorumda bulunulmuş olabilir. Özellikle kitap bittiğinde sizi düşündürüyor. Okursanız kitabın sonunun havada kalmasına rağmen pişman olmayacağınızı söyleyebilirim. Tek kelime ile sevdim ben bu kitabı:)

İp ucu vermeyi sevmiyorum ama altını çizdiğim bir kaç cümle ekleyebilirim:)

Hayat, oyalanmakla vakit kaybedilemeyecek kadar kısa. Syf/22
Birinin sizi  sevdiğini öğrendiğiniz zaman sizin de ilk tepkiniz onu sevmek olur. Syf/44 Acaba öyle mi?
Gerçek aşk, diyor, zevk almaktan olduğu kadar zevk vermekten de haz duymaktır... Syf/113
Ve aklı ve deliliği ve aptallığı öğrenmek için ömrü verdim...Syf/156
Dünya yıkıldı, dünya yeniden topralandı, ben de kör topal yoluma devam ettim. Syf/193

6 Ekim 2011 Perşembe

Yeni Kitaplar



Mesleki eğitim kitaplarının fiyatları genelde pahalıdır, bende de huy bunların fotokopisi yada korsanları bende olmamalı. Kitapyurdu'nda indirime girdiğini görünce ki girmese de almam gerekliydi bana çok iyi geldi.


Babalar ve Oğullar'dan sonra neden Babalar ve Kızlar yokki diye düşünürken bu kitapla karşılaştım. Bir çok kişiden babalarına yazmış oldukları mektuplardan oluşmakta kitap ve merak içindeyim ama okumam gereken kitapları düşündükçe moralim bozuluyor:(

Elif'in methini ise çok duydum , birçok blogda da olumlu yorumlar görünce dayanamadığımı itiraf etmeliyim:)


Bin Muhteşem Güneş ve Yüz Yıllık Yalnızlık benim okumakta geç kaldığım kitaplar.. Bir an önce bunları okumam gerektiğini düşünüyorum.


Ve kişisel gelişim.. Gerçi oldum olası kişisel gelişim kitaplarından hoşlanmadım. Bana tamamen yapmacık geliyor. Şöyle yaparsanız şöyle mutlu olursunuz, böyle yaparsanız şöyle zengin olursunuz.. Ama bu NLP'nin  biraz farklı bir yöntem olduğunu duyunca merakıma yenik düştüm sanırım:(





Bunlarda daha önce almış olduğum kitaplar... Şu anda Görünmeyen'i okumaktayım. Demekki bunlardan birini eksiltebiliriz:)



Ve öncekilerle yenileri birleşince de okumam gereken kitaplar bu kadar oldu.. Fotoğrafını çekemediğim ve henüz okumadığım birkaç tane annemde ve birkaç tane de arkadaşımda olan kitaplarım daha var..Ve aklımda kalan birçok kitap daha olduğunu söylemeliyim:( Peki tüm bunları acaba ben ne zaman okuyabileceğim? Neden daha çok zaman yok ki?

4 Ekim 2011 Salı

Bitirdim:)


En sonunda diyorum en sonunda bitti..O yüzden bunu kendi adıma başarı olarak ilan ediyorum.. Bu puzzle'ın sağ olsun hikayesi nihayet son buldu.. Çok gezdi zavallım.. Daha okuldayken almıştım kendilerini başladım sıkıldım bıraktım. Sonra sevgili eşim (o zamanlar sevgilim:)) ziyeretime geldiğinde tekrar başladık o gitti yine yarım kaldı. Sonra okul bitti kendileri yarım kalamayacağına göre (o zamanlar puzzle halısı yoktu) söküldü benimle eve geldi. Sonra araya başka puzzlelar girdi bunun boynu bükük kaldı, yine bitirilemedi:( Sonra evlendim, benimle birlikte yine taşındı zavallım.. En nihayetinde evlendikten iki sene sonra bitebildi kendileri:) Boş odada tozlanmaya yüz tutmaya ramak kalmışken önceki haftalarda kendilerini fark etmemle birlikte şu gördüğünüz hale gelmiştir kendileri:))) Ama çaktırmayın siz o karışıklıkta 2 taşı kaybolmuş, kenarında olduğu için onu fotoğrafa almadım ne yazıkki. Şimdi postadan eksik taşları beklemekteyiz kendisiyle birlikte daha sonraları ise kendisi bir kraliçe gibi duvarımı süsleyecek:) Şimdi sırada başka bir kraliçe var..Bakalım bunun hikayesi ne zaman son bulacak?

İlk Mim

Sevgili Darla sayesinde ilk Mim'imi almış bulunuyorum.. Madem sormuş bize de yanıtlamak düşer:) Mim konusu Lüsklerimiz olunca bir türlü karar veremedim ne yazsam diye..Malum biz bayanların birçok lüksü var:))

Öncelikle kahveye hiç hayır diyemiyorum. Sade türk kahvesini hiçbir şeye değişmem. Hatta bu konuda o kadar da katıyım sakın olaki bana biryerde yanlışlıkla şekerli kahve getirmesinler:)

Sonra da ayakkabılar.. Ayakkabı düşkünlüğüm hiç azımsanmayacak derecede. Gerçi günlük olarak giydiğim ayakkabı sayısı bellidir ama yine de alırım yeterki o güzellikler benim olsun:)

Kitaplar..Annemin bana kattığı çok güzel bir lüks. Gerçi buna lüks diyemem çünkü bu benim için artık bir alışkanlık..Çantamda mutlaka bir kitap olur. Otobüste, serviste, cafe de heryerde kitap okuyabilirim...

Çikolata..Eğer şanslıysam şöyle gerçek bitter çikolataysa isterse diyette olayım bozarım. Bu gerçek bir lüks işte:)

Ve günün yorgunluğunu atmaya bire bir gelen sıcak bir banyo.. Suyun sakinleştirici özelliği olduğuna inanırım..Saatlerce suyun altında kalabilirim, ne yazıkki zaman yetersiz olduğundan herşeye işte bu benim için tam bir lüks..

Şimdi birilerini mimlemek gerek sanırım:)

1- Aysstyle
2-Eleni'nin arka bahçesi
3-Evcilik
4-Baykuş Gözüyle

3 Ekim 2011 Pazartesi

Babalar ve Oğullar/TURGENYEV


 Ne güzeldir baba ve oğul, baba ve kız olmak olmak.. Hayatlarımızda ne de güzel yerleri vardır.. Her zaman annelerimiz ön planda olmuştur  ama babaların yeri ap ayrıdır. Turgenyev'in 1862'de kaleme aldığı Babalar ve Oğullar'ın en önemli özelliği nihilizm ve kuşaklar arası çatışmayı ele almasıdır. Kitabın bendeki versiyonu eski olmasından ve belki çevirisinden dolayı okurken zaman zaman bunaldım ama kesinlikle okunacaklar arasına girmeli bu kitap.. Belki kitap severlerin çoğu okumuşur ama ne yazıkki ben biraz geç kalmışım diyorum kendi kendime.. Baba ve oğul olmak güzel bir tablo olmuştur hep gözümde. Ama zamana yenik düşen de var bu tablo da zamana karşı duran da.. Zaman dediğimiz olay ne yazıkki bizleri kuşak çatışmasıyla tanıştırıyor.  Herkes de mi böyledir bilinmez ama Turgenyev yıllar öncesi bunu fark edip çok da güzel kaleme almış.
Ben babamın oğlu değil kızıyım, oğlu da var gerçi ama :)
 Babayla oğul olmak güzel de babayla kız olmak daha da güzel bence....
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...