30 Mart 2012 Cuma

1'st Year Anniversary


Aslında birkaç gün önce kutlamam gerekirdi ama unuttum...
Herhalde ne zaman açtığını unutan bir ben varım:)
İşte şu günlerde blog açalı bir yılı doldurdum diyelim o zaman.
 İyiki adım atmışım, iyi ki burdayım...
Yazmak eskiden güzeldi ama şimdi daha da güzel oldu.

P.S: Biri de sevabına şu güzelim cupcaketen gönderse ne güzel olurdu ama:)))



27 Mart 2012 Salı

Kapak Kızı/ Ayfer TUNÇ


Evet nihayet kargom geldi ve kitaplardan birini eksilttim bile... Kapak Kızı yazarının okuduğum ilk kitabı oldu benim için. Ne kadar geç kalmışım Ayfer Tunç ile tanışmak için. Okurken ne kadar hayıflandım bilemezsiniz. Neyse geç olsun güç olmasın değil mi:) Kitabın akıcılığına, uslubuna diyecek sözüm yok, hele ki son zamanlarda okuduğum iç bunaltıcı, sıkıcı kitaplardan sonra ruhuma ilaç gibi geldi diyebilirim. Karakterler ise hergün karşılaştığımız belki de tanıdığımız tipler ama yazar okuyucuya farklı bakış açısıyla, farklı bir gözle baktırmayı amaçlamış. Kısaca romanın konusuna gelecek olursak üç farklı karakterin geçmişe dönmeleri, kendi iç hesaplaşmaları ve en sonunda yollarının birbirleri ile kesişmeleri diyebilirim. Kitabın sonu biraz beni hayal kırıklığına uğratsa da bir solukta okunacak nadir kitaplardan oldu Kapak Kızı.
En baştaki heyecanı sonunda da bulabilseydim çok daha muhteşem olabilirdi...

Altı çizili cümleler;

Hiçbir şey saf haliyle, rafine haliyle kalmıyordu. Berrak sulara mürekkep damlar gibi bulanıyor, dumanlanıyordu. Syf/ 40

Hayat insanı değiştiriyordu, kimse olduğu gibi kalmıyor, değişiyor, eski arkadaş yeni yola uymuyordu. Syf/ 50

Bu hayatı sürdüremeyecek kadar farklı, hayatını yeni baştan kuramayacak kadar zayıf olduğunu anladığından beri mutsuzdu. Syf/ 136

Gün geliyor, insan yaşamak oyununun hiç de kolay olmadığını anlıyor, bir zamanlar mükemmel sandığı işleyişte inanılmaz yanlışlar buluyordu. Syf/ 174

Hayatını değiştirmeyi düşünmeyen, giderek daha az şeye razı olan, hiçbir şeye itiraz etmeyen biri... İşten eve, evden işe yani. Bir gün  kendime niye yaşadım ki bunca yılı diye sormaktan korkuyorum. Syf/ 196

Bu soruyu kendime sormaktan sanırım bende korkuyorum:(

23 Mart 2012 Cuma

Bahar mı geldi ne?

Bazen köyde çalışmak böyle fotoğraflar yakalamanıza sebep olabliyor:) En çok bahar ve yaz aylarında seviyorum işimi, en azından sıkıldığınızda dışarı çıkıp hala nefes alabildiğinizin farkına varabiliyorsunuz. İki gündür öğlenleri kendimi dışarı atıyorum kah fotoğraf çekip kah çardakta henüz kimsecikler yokken kitap okuyabiliyorum. İnanın içeri girdiğimde sarhoş gibi oluyorum. Bahar sarhoşu olmak demekki böyle birşeymiş:) Özlemişim baharı besbelli..

Şimdi kendimi düşünüyorum nasıl seviyorum hayvanları, yeşili, çiçekleri.. Annem anlatır küçükken de böyleymişim ben, kreşe gidene kadar ellemediğim hayvan, girmediğim kümes kalmazmış. Havalar düzeldiya artık etraftan çocuk sesleri de gelmeye başladı buralarda. Ama bunlara çocuk demeye bin şahit ister. Bizim fabrikanın köpeği Çomat baba oldu, 10 tane de yavrusu var görseniz ne tatlılar etrafta pıtır pıtır geziniyorlar. Ben ellemeye kıyamıyorum ama küçücük çocuklar o küçücük yavruyu nasıl tekmeliyor. Bikaç gündür çocuklar beni çok şaşırtıyor. Biz de çocuk olduk hatta öyleki bir türlü büyüyemeyen türden. Ama bu bacak kadar çocuklardaki vahşiliği anlayamıyorum. Üzülüyorum aslında nasıl bir anne babaları var diye. Bilmiyorum izleyeniniz var mı bir ara face'te çok meşur bir reklam videosu vardı, siz ne yaparsanız çocuğunuz da aynısını yapar diye mesaj içerikli bir videoydu. Adam tükürüyo, çocuk da tükürüyo, adam sigara içiyo çocuk da sigara içiyo gibi, eski arşivlerden bulabilirsem eklerim. Bu da aynen öyle çocuk ailede ne görürse onu yapıyor işte. Nasıl evlatlar yetiştiriyoruz aklım almıyor, madem yetiştiremeyeceksin ne diye dünyaya köpek yavrusu gibi bir sürü çocuk getiriyorsun anlamıyorum. Anlamayacağım da...






 Bu fotoğrafı nasıl yakaladım bilmiyorum oysa benim amacım aradaki küçük yavruyu çekmekti:) Bu fotoğrafa bakınca kocamla beni görebilirsiniz:)

Siz söyleyin şu güzelliklere kıyılır mı ya... En kısa zamanda Çomatı ve Çomat'ın yavrularını da fotoğraflayacağım Çomat biraz ürkütücü bir görüntüye sahip olsa da kimseye zarar vermez. Yavruları ise bildiğiniz gibi her yavru gibi çok sevimliler:)

16 Mart 2012 Cuma

Aldım:)


Şu an alışveriş yapmanın dayanılmaz mutluluğu içindeyim ama bir kaç hafta sonra gelecek kredi kartı ekstresini görünce aynı mutluluğu yaşar mıyım bilmiyorum:)
Bu aralar blog arkadaşlarımda gördüğüm ve kendim okuyamadığım  için onları acayip kıskanan bünyeme daha fazla direnemedim. Şimdi sıra gelecek olan kargoyu sabırla beklemek kaldı...

Psikolojik Mim

Güzel bir mim aldım severek takip ettiğim okumagünlüğümün sahibesi Erencim'den. Bunun bir analizi var mı bilmiyorum ama ben ister istemez çıkacak sonucu çok merak ediyorum. Gelelim benim cevaplarıma...

1. Kendinizi seviyor musunuz?
İnsan kendisini sevmeden yaşamı hissedebilir mi?

2.Yapmaktan hoşlandığın şeyler?
Yapmayı sevdiklerim yerine keşke yapmayı sevmediklerim olsaymış:)  Uyumayı ve küvette köpüklerin içinde yıkanmayı (Ama ne yazıkki bir küvetim yok:)). Kitap okumayı, film izlemeyi, bütün mevsimlerin güzelliklerini; mesela kışın kar topu oynamayı, sonbaharda yağmurda yürümeyi, ilkbaharda açan çiçekerin kokusunu içime çekmeyi, yazın yüzmeyi ve keskin iyot kusunu içime çekmeyi... Kediler ve köpeklerle haşır neşir olmayı, güzel dostların olduğu ortamları, kahve içmeyi, dondurma ve tatlı yemeyi çok ama çok severim.

3.Hedeflerin neler?
Güzel bir soru; birkaç ay öncesine kadar bir sürü hedef sayabilirdim ama artık tek hedefim mutlu yaşamak.
Mutsuz olduktan sonra geri kalan hiçbir şeyin anlamı yok...

4.Nefret ettiğin şeyler?
Aşırı ego sahibi ve saygısız insanlar, yalan, iyi niyetin suitimal edilmesi, kandırılmak ve işkembe çorbası. Kokusuna ve görüntüsüne hiçbir şekilde katlanamıyorum:(

5.İlham aldığın kişiler?
Herhangi bir kişi söyleyemem çünkü herkesin yapabilecekleri farklı. Ama The Devil Wears Prada ( Şeytan Marka Giyer) filmindeki Andy'nin zaman zaman beni etkilediğini söyleyebilirim.

6.Favori şarkıların, filmlerin, kitapların nelerdir?

Müzik deyince müzik dinlemeyi severim ama iyi bir koleksiyoncu değilim o yüzden hiçbir şarkı ve şarkıcı ismi hatırlayamam:) Ama Ajda Pekkan'ı çok severim ve '' Hoş gör sen, affet gitsin aldırma..'' en sevdiğim şarkısıdır. Onun dışında ruh halim nasılsa (arabesk ve hard metal hariç) her türlü müzik dinlemeyi severim.

Filmlere gelince o kadar çoklar ki hangisini söylesem bilemedim:) Öncelikle The Shawshank Redeption, The Notebook, The Godfather, Casablanka, Forrest Gump, Dirty Dancing, The Pianist, UP, Ice Age Series, Pretty Woman, Mary and Max, City of Angels, The Devil Wears Prada, Ghost, You've Got Mail, P.S: I Love You ilk aklıma gelenler... Aslında üniversitedeyken çok güzel bir koleksiyonum vardı ama arkadaş hatırı dedik verdik bütün CD'ler çizik geldi:(

Kitaplar ah kitaplar... Hepsinin yeri ayrı bu yüzden seçmek çok zor... Sır/Nermin Bezmen, Aurora'nın İncileri/Nermin Bezmen, Safiye Sultan 1,2,3, Serenad/Zülfü Livaneli, Kürk Mantolu Madonna/Sebahattin Ali, Millenium Serisi/Staig Lasson, Sunset Park/Paul Auster, Şah&Sultan/İskender Pala, Aşk/Elif Şafak, Araf/Elif Şafak, Şeker Portakalı/Jose Mauro De Vasconcelos  yine ilk aklıma gelenler ama hatırlayamadıklarım da çok... Bloğun kitap üzerine olma sebeplerinden biri de bu diyebilirim bunun üzerine:)

7. Birisinin yazdığı ölüm notunu bulmuş olsaydın ne yapardın? Ölmeden önce
yazdığı. Bir deftere de yazmış olabilir kendi adını ve notunu.

Sanırım çok zor bir durum olurdu öncelikle yardım edebilmek için kim olduğunu araştırırdım ve eğer yardım için çok geç kalmışsam etkisinden uzun süre kurtulamazdım.

8.Kendini bir cümleyle anlatabilir misin?
Bu biraz zormuş:) Kendim için herşeyi derinlemesine yaşar diyebilirim. Acıyı da mutluluğu da en derine inerek yaşarım çünkü.

8 Mart 2012 Perşembe

Sonuç...


Kadın olmak zormuş bu hayatta insan çocukken toz pembe baktığı dünyanın kapkara olduğunu görünce fark ediyormuş bunu... O yüzden bizlere ayrılmış bugünün daha ayrı bir önemi var. Hepimizin kadınlar günü kutlu olsun:)



Dünkü duruma gelince en büyük sıkıntı karar verememekmiş anladım. Konuştum ve  üstümden büyük bir yük kalktı. Fırsat bu biri kapanır biri gelir diye düşünüyorum. Herşeyin hayırlısı derler ya benim için de hayırlısı buymuş diyorum. Sanki çocuk kandırıyolar, sordum ne sıfatla gideceğim diye işte biraz deneyeceğiz sonra sende beğenirsen diğer müdür de beğenirse o ünvan olur dendi bu sabah:) Oysa önce başka denmişti. İşte iyi bir tecrübe olur, yöneticilik deneyimin artar falan filan. Kaldı ki 500 TL fazla diye iyi bir fırsat diye kimsenin olmadığı bir yere neden gideyim? Siz burda sıkıldığınızda, bi durum hakkında yardım almak istediğinizde arkadaşlarınızla konuşabiliyorsunuz ben kiminle görüşeceğim dedim? Sıkılırım mı diyorsun yani dedi, evet dedim sanki başka birşey diyecektim:) İnsanın mutlu olması gerek, sırf tecrübe olacak deneyim kazanacağım diye kabul edemedim. Önümde uzun yıllar var, yıllar geçtikçe tecrübe kazanırım illaki. Ve eğer dedim benden memnun değilseniz de, işinize yaramıyorsam çıkartın beni dedim. Ben burda 8 ay sonra denenmeden o pozisyona gelen arkadaşlar gördüm dedim. Sonra bu durum sana özel bişey değil, işte biz burada genç arkadaşların bunu denemesini istiyoruz filan dedi. Yalnız o bölüm için değil diğer bölümler de olacak dedi. O zaman burada deneyelim dedim bişey diyemedi:)

Öyle işte arkadaşlar umarım doğru bir karardır verebilmişimdir, hakkımda hayırlısı diyelim:)

7 Mart 2012 Çarşamba

Yine Dönemeçteyim...

Burada az çok hepimiz birşeyler paylaşıyoruz, kimimiz dertlerini kimimiz mutluluklarını aktarıyor. Belki de herşeyden öte en yakınımızın bile bilmediği sırlarımızı aktarıyoruz. Dünden beri içim daralıyor arkadaşlar çünkü ben ne zaman bi karar vermeye kalksam hayat karşıma hep başka bir seçenekle dikiliveriyor. Pazartesi günkü karamsarlığımı beni takip edenler bilir, tam kafamda birşeyleri oturttum diyorum artık başka bir yoldan devam edeceğim diyorum ama olmuyor. Hayatın cilvesi sanırım bu. Dün kimine göre güzel bir haber kimine göre kötü bir haber ama terfi teklifi ile karşı karşıya kaldım. Ha diyeceksiniz çok güzel bir haber bu, evet ilk başladığım zamanlarda balıklama atlayacağım bir teklif olurdu. Ama gideceğim yer fabrikadan başka bir yer olursa kendimi sürgüne gönderilmiş gibi hissetmekten geri duramıyorum. Birde sen kabul etmezsen başka arkadaşlara teklif götüreceğiz demiyorlar mı hepten sinir oluyorum. Sanki çok giden var oraya da bir ben kalmışım. Bir senedir eleman arıyorlar önce millete fabrikayı gösterip sonra gideceği yer gösterildikten sonra kimse kabul etmiyor teklifi. Sonra bir de benim gibi yeni mezunlara (ki arık 3 sene olacak, karta kaçtım) tecrübe olurmuş. Gidersem bu maaşıma da yanısyacakmış. Ya allah aşkına zaten para için çalışıyoruz, sanki birbirimizin kara kaşı kara gözü için çalışıyoruz. Sanki çocuk kandırıyorlar, bak ödevini yaparsan sana kocaman bir çikolatalı gofret vereceğiz diyorlar. Gideceğim pozisyonun adı güzel, CV'ime büyük artı olacağı kesin. Ama fabrikadaki adı güzellerin aldığı ücretten neden daha az bir ücret teklif ediliyor? Kaldı ki gideceğim yerde konuşacak, dertleşecek adam akıllı kimse olmayacak. Şimdi bizim fabrika biraz köy gibi yerde ya hem şehre daha yakın olursun yakınında da alışveriş merkezi var deniliyor:) Adı şehir merkezi, içi sanayi ufak bir atölye, mavi yakalı 18 işçi ve bir ben?
Bütün bu olanlardan sonra;
Bu durum hayır mı şer mi bilemedim.
Dün geceden beri uykularım kaçtı.
Bugün bir karar verip konuşma yapmam gerek.
Ne konuşmam  gerektiğini bilmiyorum.
Biraz saftirik bir yapım var, kolay kandırılmaktan korkuyorum.
Anlayacağınız bugün rabbimin yanımda olmasına ihtiyacım var.
Dualara ihticacım var.

5 Mart 2012 Pazartesi

Bugün

Pencereden gördüğüm kadarıyla dışarıda güzel bir gün var. Bense sevmediğim bu yerde geçip gidecek olan güzel güne anca camdan bakabilecek güce sahibim.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...